Euronews’in haberine göre; 43 uzmanın katkısıyla hazırlanan kapsamlı bir çalışma, ultra işlenmiş gıdaların (UPF) geleneksel beslenme biçimlerinin yerini aldığını, beslenme kalitesini düşürdüğünü ve kronik hastalık risklerini artırdığını ortaya koyan güçlü kanıtları bir araya getirdi.
Ultra işlenmiş gıdalar; dondurulmuş pizzalar, kahvaltılık gevrekler, tavuk nugget’ları, bisküviler ve hazır erişteler gibi ürünleri kapsamaktadır. Bu gıdalar, genellikle uzun raf ömrüne sahip, aşırı lezzetli ve ucuz endüstriyel bileşenler içermektedir. Üretim süreçleri esnasında, insan sağlığına zarar verebilecek kimyasallara maruz kalma riski oldukça yüksektir.
Araştırma, UPF’lerin üretim sürecinde oluşan akrilamid ve trans yağlar gibi zararlı maddelerin yanı sıra, ambalajlardan sızabilen endokrin bozucu kimyasalların da sağlık açısından tehdit oluşturduğuna dikkat çekmektedir.
İngiltere ve ABD gibi ülkelerde, bireylerin günlük kalori alımının yarısından fazlasının bu tür ürünlerden geldiği belirtilirken, İspanya ve Çin gibi ülkelerde de UPF tüketimindeki artış dikkat çekmektedir.
Fransız epidemiyolog Mathilde Touvier, elde edilen bulguların politika üretimi için yeterli bir temel sağladığını ifade ederken, Şilili uzman Camila Corvalan, hükümetlerin daha cesur adımlar atması gerektiğini vurguladı. Corvalan, etiketleme, reklam kısıtlamaları ve vergilendirme gibi yöntemlerle daha sağlıklı gıdalara erişimin desteklenmesini önermektedir.
Beslenme uzmanı Barry Popkin ise ürün etiketlerinin yalnızca şeker ve tuz oranlarını değil, aynı zamanda UPF göstergelerini de içermesi gerektiğini savunmaktadır.
Bununla birlikte, araştırmaya katılmayan bazı uzmanlar, UPF kavramının ve sağlık üzerindeki etkilerinin hâlâ tartışmalı olduğunu belirtiyor. Sheffield Hallam Üniversitesi’nden Jordan Beaumont, mevcut çalışmaların çoğunun gözlemsel olduğunu ve daha güçlü deneysel verilere ihtiyaç duyulduğunu ifade ediyor. Uygulamalı istatistik profesörü Kevin McConway ise mevcut verilerde hâlâ bazı boşlukların bulunduğunu dile getiriyor.
UPF üreticilerinin düzenlemelere karşı yürüttüğü lobi faaliyetleri de eleştiriliyor. Araştırmada, bu şirketlerin, tıpkı tütün endüstrisinin yaptığı gibi, bilimsel tartışmaları şekillendirdiği, çıkar gruplarını finanse ettiği ve etkili düzenlemeleri geciktirmeye çalıştığı vurgulanıyor.
Uzmanlar, aşırı işlenmiş gıda tüketiminin önüne geçmek için yalnızca bireysel farkındalık değil, aynı zamanda sistemsel politikaların da gerekli olduğu konusunda hemfikir.




