Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Cengiz Şen, akciğer kanserinin dünya çapında ölüme en fazla yol açan kanser türü olduğunu ve her yıl yaklaşık 2 milyon bireyin bu hastalık nedeniyle hayatını kaybettiğini vurguladı.
Türkiye, 100.000 kişide 68 görülme sıklığı oranıyla erkeklerde en fazla akciğer kanseri vakasının tespit edildiği ülke konumundadır. Dr. Şen, “Son 20 yıl içinde tedavi yöntemlerinde bazı yenilikler olmasına rağmen, akciğer kanseri tanısı konan hastaların beş yıllık yaşam süresinde belirgin bir değişiklik olmamıştır. 100 hastadan yalnızca 18’i beş yıl sonunda hayatta kalmayı başarmaktadır. Bunun başlıca nedeni ise hastalığın geç evrelerde teşhis edilmesidir. Akciğer kanseri genellikle hastalığın evre 3 veya evre 4 aşamasında tespit edilmektedir” şeklinde konuştu.
‘SİGARAYI BIRAKIN VE DÜŞÜK DOZ AKCİĞER TOMOGRAFİSİ ÇEKTİRİN’
Son yıllarda meme, serviks ve kolon kanserinde uygulanan tarama programlarının başarısı, erken teşhis oranlarını artırmış ve ölüm oranlarını düşürmüştür. Dr. Şen, “Bu bulgular, akciğer kanseri için de tarama programlarının gerekliliğini göstermektedir. 2011 yılında yaklaşık 53.000 kişi üzerinde yapılan bir araştırma, henüz bir şikayeti bulunmayan sigara içen bireylerde her yıl gerçekleştirilen düşük doz akciğer tomografisi ile akciğer kanserine bağlı ölüm oranlarının belirgin bir şekilde azaldığını göstermiştir” ifadelerini kullandı.
Diğer araştırmalar da akciğer kanserinin erken tanısında düşük doz akciğer tomografisinin önemini vurgulamaktadır. Bunun yanı sıra, sigara içmenin bırakılması ve hiç içilmemesi, akciğer kanserini önlemenin en etkili yolu olarak öne çıkmaktadır” diye ekledi.
‘RİSKLİ KİŞİLERİN KONTROLLERİNİ YAPTIRMASI GEREKİR’
Dr. Şen, akciğer kanseri vakalarında sık rastlanan öksürük, nefes darlığı ve hırıltılı solunum gibi belirtilerin genellikle KOAH ve sigara kullanımına atfedilmesinin teşhisi geciktirebileceğini belirtti. “Kan tükürme, göğüs ve kemik ağrısı, havale geçirme gibi şikayetler hastalığın ileri evrelerinde ortaya çıkmakta ve bu da erken tanı konulmasını zorlaştırmaktadır” dedi.
Sigara içen veya 15 yıldan daha kısa bir süre önce bırakmış olan bireyler, ailede akciğer kanseri öyküsü bulunan kişiler, KOAH veya interstisyel akciğer hastalığı olanlar, daha önce kanser geçirenler ve radyoterapi almış olanlar, akciğer kanseri riski taşıyan grupta yer almaktadır. Riskli bireylerin düzenli kontrollerini yaptırması büyük bir önem taşımaktadır” şeklinde konuştu.
‘ERKEN TEŞHİS ORANINI ARTIRIN’
Standart akciğer röntgenlerinin küçük lezyonları tespit etmede yetersiz kaldığını dile getiren Dr. Cengiz Şen, “Lezyonun büyüklüğü arttıkça metastaz yapma olasılığı da artmakta ve tedavi başarısı düşmektedir. Yapılan çalışmalar, herhangi bir şikayeti olmayan ancak sigara içen bireylerin her yıl düşük doz akciğer tomografisi ile taranmasının erken teşhis oranlarını artırdığını ve ölüm oranlarını azalttığını göstermiştir” diye ifade etti.
Akciğer kanseri ne kadar erken evrede saptanırsa, tedavi şansı o oranda yükselmektedir. Tedavi sürecinin temel yaklaşımı, kanserli dokunun tamamen cerrahi olarak çıkarılmasıdır. Bir santimden küçük evre 1 akciğer kanserinde tümör dokusu cerrahi müdahale ile çıkarıldığında, tedavi şansı önemli ölçüde artmaktadır. Ameliyat sonrası veya öncesi hastalığın yayılımına bağlı olarak radyoterapi ve/veya kemoterapi uygulanabilmektedir.
Ameliyat şansı bulunmayan hastalar için radyoterapi ve kemoterapi seçenekleri mevcutken, son yıllarda immünoterapinin ve akıllı moleküller grubundaki bazı ilaçların da yaşam süresini uzattığı, hatta kemoterapiye oranla daha etkili ve daha az yan etkili olduğu gösterilmiştir. Ancak, akıllı moleküllerin kullanımı için kanser dokusunda belirli genetik mutasyonların varlığının tespit edilmesi gerekmektedir” diyerek sözlerini tamamladı.