1. Haberler
  2. SAĞLIK
  3. Antibiyotik Direnci: Geçmişin Tehlikesi Yeniden!

Antibiyotik Direnci: Geçmişin Tehlikesi Yeniden!

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Antibiyotikler, tıp tarihinin en önemli keşiflerinden biri olarak kabul ediliyor. Ancak bu ilaçların kontrolsüz kullanımı, günümüzde ciddi bir sorun haline gelen ‘antibiyotik direnci’ne yol açmakta; bu da bakterilerin öldürülme yeteneğinin azalmasına ve antibiyotiklerin etkisiz hale gelmesine neden olmaktadır.

İstanbul Aile Hekimliği Derneği (İSTAHED) Bilim Komisyonu Üyesi Uzman Dr. Gülşah Keçebaş, ‘Antibiyotik Farkındalık Haftası’ vesilesiyle bu konuya dikkat çekerek, hayati öneme sahip uyarılarda bulundu.

Uzman Dr. Gülşah Keçebaş

Bir zamanlar basit bir boğaz ağrısı bile ‘ölüm’ demekti

19. yüzyıl sonuna kadar enfeksiyon hastalıkları, insanlık için büyük bir tehdit oluşturmaktaydı. Basit bir boğaz enfeksiyonu veya zatürre, ölümle sonuçlanabilirdi. O dönemde insanlar, mikroplar karşısında çaresizdi; cerrahlar eldiven kullanmadan ameliyat yapıyor, doğum yapan kadınların yarısı enfeksiyon nedeniyle hayatını kaybediyordu. Mikroskoplar yeni yeni yaygınlaşıyor, mikrop teorisi ise temkinli bir şekilde anlatılıyordu. İnsanlığın elinde mikropları durdurabilecek bir silah yoktu.

Aşırı ve yanlış kullanımla tehlike geri döndü

1945 yılında Fleming, “Eğer insanlar bilinçsizce penisilin kullanırsa, mikroplar direnç kazanacak” demişti. Maalesef bu öngörü gerçek oldu. Antibiyotiklerin aşırı ve yanlış kullanımı, bakterilerin direnç kazanmasına yol açtı. Günümüzde antibiyotiklerin bakterileri öldürme yeteneği azalmış durumda ve bu durum ‘antibiyotik direnci’ olarak adlandırılıyor.

Bu nedenle dirençli suşlar yayılmakta, basit enfeksiyonlar yeniden ölümcül hale gelmektedir. Antimikrobiyal direnç, günümüzde yılda 1,2 milyondan fazla insanın doğrudan ölümüne sebep olmaktadır.

Mucizesi tükenmeye başladı

Antibiyotikler, insanlığın en önemli keşiflerinden biri olmasına rağmen, yanlış kullanıldıklarında kendi mucizelerini tüketen bir armağan olarak değerlendirilmektedir.

Tarih, her mucizenin akılla korunmadıkça sonsuza kadar sürmeyeceğini bizlere göstermiştir. Bu nedenle her reçete bir sorumluluk, her ilaç bir karar anlamına gelmektedir. Antibiyotik Farkındalık Haftası, tıbbın bu sessiz kahramanlarını koruma çağrısında bulunmaktadır.

Penisilinin keşfi tıbbın kaderini değiştirdi

1928 yılında Londra’daki St. Mary’s Hastanesi’nin laboratuvarında çalışan İskoç bakteriyolog Alexander Fleming, bir Petri kabını incelerken ilginç bir durumla karşılaştı; mantar bulaşmış kültürün etrafında bakterilerin öldüğünü fark etti.

Fleming, bu devrimsel olayı ‘Penicillium notatum’ adlı mantarın salgıladığı bir maddenin bakterileri öldürmesine bağladı. Bu keşif, tıp tarihinde önemli bir dönüm noktası oldu. Penisilin, klinik kullanıma girmesi yıllar aldı fakat II. Dünya Savaşı sırasında sessiz bir kahraman haline geldi.

Birçok hastalık öldürücü olmaktan çıktı

1940’lı ve 1970’li yıllar, “antibiyotiklerin altın çağı” olarak anıldı ve tıpta devrim yarattı. Streptomisin, tetrasiklin, eritromisin ve sefalosporinler gibi antibiyotikler, çeşitli bakterilere karşı umut kaynağı oldu. Pnömoni, menenjit, frengi ve tüberküloz gibi hastalıklar artık ölümcül olmaktan çıkmıştı. Cerrahi işlemler daha güvenli hale geldi; sezaryenler, organ nakilleri ve kemoterapiler mümkün oldu. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, antibiyotiklerin devreye girmesiyle enfeksiyon ölümleri yüzde 80’in üzerinde azalmış ve yaşam süresi önemli ölçüde uzamıştır.

Antibiyotik nasıl kullanılmalı?

Antibiyotikler yalnızca bakteriyel enfeksiyonlarda etkili olup, grip ve soğuk algınlığı gibi viral enfeksiyonlarda etkili değildir. Eğer bakteriyel bir enfeksiyon varsa, verilen antibiyotiğin önerilen süre, doz ve aralıklarla kullanılmasına dikkat edilmelidir.

Antibiyotiklerin önerilen süre ve dozda kullanılmaması ya da erken bırakılması durumunda, bakteriler yeniden çoğalmaya başlayabilir. Ayrıca, viral enfeksiyonlarda antibiyotiklerin etkisiz olduğunu bilmek ve doktorun antibiyotik önermemesi durumunda ısrarcı olmamak da önemlidir.

Bu tehlikeden korunmanın en etkili ve kolay yolu

Özellikle el hijyenine dikkat etmek, mikroplardan korunmayı sağlarken antibiyotik kullanımını da azaltır. Bu sayede hayati tehlike yaratan antibiyotik direncinin de önüne geçilmiş olur.

İdrar yolu enfeksiyonları artık haftalarca sürüyor

Bakteriler, genetik miraslarını diğer bakterilere aktarabilme yeteneğine sahiptir. Tarım ve hayvancılıkta antibiyotiklerin kontrolsüz kullanımı, bu döngüyü hızlandırmaktadır.

Bugün, basit bir idrar yolu enfeksiyonu bile ilaca dirençli bakteriler nedeniyle haftalarca sürebilmektedir. Kanser, organ nakli hastaları, yeni doğanlar ve yaşlılar için bu enfeksiyonlar ölümcül hale gelebilmektedir. Eğer yeni antibiyotikler geliştirilmez ve bilinçli kullanım yaygınlaşmazsa, 2050 yılında her yıl 10 milyon insanın direnç nedeniyle hayatını kaybetmesi beklenmektedir.

Antibiyotik Direnci: Geçmişin Tehlikesi Yeniden!
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Asistantr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

KAI ile Haber Hakkında Sohbet
Sohbet sistemi şu anda aktif değil. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.