Parkinson hastalığının erken dönemlerinde fareler üzerinde gerçekleştirilen deneylerde, yüksek ses maruziyetinin hayvanların hareket yetenekleri ile denge kontrolünde olumsuz etkiler yarattığı gözlemlendi.
1 SAAT BİLE YETERLİ
Deneyler, 85 ila 100 desibel arasında değişen ses düzeyleri kullanılarak gerçekleştirildi. Bu ses aralığı, bir çim biçme makinesi ya da mutfak mikserinin çıkardığı ses seviyesine eşdeğer.
İlk aşamada, fareler sadece bir saat boyunca yüksek sese maruz bırakıldığında, hareketlerinde geçici yavaşlama ve dengede bozulma görüldü.
İkinci aşamada ise deneyler yedi gün boyunca sürdürüldü. Fareler her gün 1 saat boyunca aynı gürültüye maruz kaldıklarında, kalıcı motor bozuklukları gelişti.
HÜCRELERİ ETKİLİYOR
Bilim insanları, yüksek sesin beynin işitme merkezi olan “inferior colliculus” bölgesini aşırı şekilde uyardığını tespit etti. Bu bölge, dopamin üretiminden sorumlu olan “substantia nigra” ile doğrudan bağlantılıdır.
Aşırı uyarılma nedeniyle, dopamin üreten nöronların hasar gördüğü ve öldüğü belirlendi. Bu durum, motor becerilerde bozulmalara yol açtı. Ayrıca, gürültünün dopamin taşıyan VMAT2 adlı proteinin seviyesini azalttığı saptandı. Bu proteinin azalması, dopamin eksikliğine neden olarak Parkinson benzeri hareket bozukluklarını tetikledi.
ÇEVRESEL ETKİLER ROL ALIYOR
Bilim insanları, elde edilen bulguların Parkinson hastalığının sadece genetik faktörlerle sınırlı kalmadığını, aynı zamanda çevresel etkilerin de hastalığın ilerleyişini etkileyebileceğini ortaya koyduğunu vurguladı.
Araştırmanın sonuçları, nörolojik hastalıkların önlenmesinde gürültü kirliliğinin dikkate alınması gerektiğini gösterdi. Çalışmanın yazarları, “Yüksek sesli ortamlarda uzun süre kalmak, beyindeki dopamin dengesini bozabilir ve Parkinson benzeri bozuklukların ilerlemesini hızlandırabilir.” şeklinde açıklamalarda bulundu.



