Dünya Altın Konseyi (WGC) ve YouGov tarafından gerçekleştirilen bir anket, 72 merkez bankasının altın rezervlerini artırma eğiliminde önemli bir artış gösterdiğini ortaya koydu. Katılımcıların yüzde 43’ü önümüzdeki 12 ay içinde altın rezervlerini genişletmeyi planladıklarını belirtirken, bu oran geçen yıl sadece yüzde 29 düzeyindeydi. Ankete katılanların hiçbiri, rezervlerini azaltmayı düşünmediğini ifade etti.
ALTIN GÜVENLİ LİMAN OLARAK TERCİH EDİLİYOR
Altının kriz dönemlerinde değer koruma işlevi ve portföy çeşitlendirme aracı olarak kullanılması, merkez bankalarının altın rezervlerini artırma kararlarında etkili bir faktör oldu. Dünya Altın Konseyi merkez bankaları küresel yöneticisi Shaokai Fan, “Batılı ülkeler altın satışını durdururken, gelişmekte olan ülkeler birikim yapmaya başladı” açıklamasında bulundu.
MERKEZ BANKALARI ALTIN FİYATLARININ YÜKSELİŞİNDE ETKİLİ
Son yıllarda altın piyasasındaki yükselişte merkez bankalarının önemli bir rolü bulunuyor. Rusya’nın döviz rezervlerinin büyük bir kısmının dondurulması, altının rezerv varlığı olarak cazibesini artırdı. 2022 yılının sonundan bu yana altın fiyatları iki katına çıktı. Metals Focus’a göre, merkez bankaları son üç yılda yıllık 1000 tonun üzerinde altın alımı gerçekleştirdi ve bu yıl da benzer bir trendin devam etmesi bekleniyor.
ALTIN EURO’YU GERİDE BIRAKTI
Yoğun alımlar sonucunda altın, geçen yıl sonunda Euro’yu geride bırakarak merkez bankalarının rezervlerinde ikinci en büyük varlık haline geldi. Öte yandan, ABD doları varlıklarının oranı yüzde 46’ya geriledi.
DOLARIN REZERVDEKİ PAYI AZALIYOR
ABD’nin artan bütçe açıkları ve varlıkların dondurulma riski, doların rezervdeki payını azaltmaya devam ediyor. Gelişmekte olan ülkelerin yarısından fazlası, altını politik risk taşımadığı için tercih ettiklerini belirtiyor. Katılımcıların yüzde 78’i, altının temerrüt riski taşımamasını önemli bir avantaj olarak gördüğünü vurguladı.
KISA VADEDE DEĞİŞİKLİK BEKLENMİYOR
WGC’den Fan, “Merkez bankaları dolar ve ABD Hazine piyasasına temkinli yaklaşıyor ancak bu durum herkesin dolardan kaçtığı anlamına gelmiyor” şeklinde bir değerlendirmede bulundu.