Ünlü iktisatçı Mahfi Eğilmez, “Para Arzı ve Enflasyon İlişkisi” başlıklı yazısında, Nobel ödüllü ekonomist Milton Friedman’ın meşhur “Enflasyon, her zaman ve her yerde parasal bir olgudur” teorisi üzerinden Türkiye ekonomisini derinlemesine ele aldı. Eğilmez, Türkiye’deki para arzı verilerini analiz ederek, enflasyon hedeflemesi uygulamalarında hedeflerin neden tutmadığını çarpıcı bir biçimde açıkladı.
FRIEDMAN TEORİSİ VE PARA POLİTİKASINA GEÇİŞ
Eğilmez, monetarist yaklaşımın öncüsü Milton Friedman’ın bu sözünün, enflasyonun yalnızca parasal sebeplerden kaynaklanmadığını, aynı zamanda parasal bir yaklaşımla çözülmesi gerektiğini de vurguladığını dile getirdi.
Bu yaklaşımın 1970’lerin sonlarından itibaren önce ABD’de, ardından Avrupa’da kabul görmesiyle birlikte, geçerliliği olan Keynesyen maliye politikalarının yerini yavaş yavaş para politikaları almaya başladı. Merkez bankaları, başlangıçta para arzının artışını enflasyon oranıyla paralel tutarak enflasyonu kontrol etmeye çalıştı.
1990’larda ise enflasyon hedeflemesi modeli benimsenerek, merkez bankaları belirlenen yılsonu hedefine ulaşmak için faiz politikasını ana araç olarak kullandı. Bu süreçte, enflasyon artarken faiz oranlarının daha hızlı artırılması, enflasyon düştüğünde ise faizlerin daha yavaş bir şekilde düşürülmesi stratejisi uygulandı.
HEDEFLER VE GERÇEKLEŞENLER ARASINDAKİ UÇURUM
Eğilmez, para arzı ile enflasyon arasındaki ilişkinin son derece önemli olduğunu vurguladı. Normal koşullarda, para arzındaki artışın büyüme oranı ile enflasyon oranı toplamı kadar olması durumunda, piyasada likiditenin dengeli bir düzeyde tutulacağını ve enflasyon üzerinde olumsuz bir etki yaratmayacağını belirtti.
Ancak Türkiye’deki uygulamalarda ciddi sorunlar bulunduğunu ifade eden Eğilmez, enflasyon ve büyüme tahminlerinin tutmaması halinde yüksek kalan para arzı artışının enflasyonu yavaşlatabileceğini, düşük kalması durumunda ise ekonomik daralmayı tetikleyebileceğini belirtti. Bu nedenle, başlangıçta belirlenen enflasyon hedefinin tutarlı olması gerektiğini dile getirdi.
Türkiye’nin uzun bir süredir enflasyon hedeflemesi uyguladığına dikkat çeken Eğilmez, 2012 yılından bu yana olduğu gibi 2025 yılı için de hedefin Hükümet ve Merkez Bankası tarafından ortaklaşa yüzde 5 olarak belirlendiğini hatırlattı.
MERKEZ BANKASI VERİLERİ NEYİ GÖSTERİYOR?
Eğilmez’in analizine göre, Merkez Bankası’nın para arzında (M2) yaptığı artışlar, yalnızca hedeflenen yüzde 5’lik orandan değil, aynı zamanda gerçekleşen enflasyon oranı ve büyüme oranı toplamının da üzerinde seyretti. Bu durum, grafiksel analizlerle ortaya konmuş olup, Merkez Bankası tarafından ilk on ayda artırılan para arzının (M2), hedeflenen enflasyon oranıyla (yüzde 5) beklenen büyüme oranı (yüzde 3,9) toplamından aylar itibarıyla saptığını göstermektedir. Ayrıca, para arzı artışının (M2), gerçekleşen enflasyon oranıyla büyüme oranı toplamını da aştığı gözlemlenmektedir.
Eğilmez, Merkez Bankası’nın para arzı artışlarının bu denli yüksek seyrettiği bir ortamda, enflasyonu düşürme (dezenflasyon) uygulamasının başarılı olmasını beklemenin “iyimserlikten de öte bir beklenti” olduğunu ifade etti ve yazısını bu şekilde tamamladı.




