2026 yılı bütçe görüşmeleri Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde devam ederken, kamu emekçileri dört farklı bölgede miting düzenlemeye hazırlanıyor. Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), “Sömürü, talan ve yoksulluk düzenini sürdürecek olan bütçeye karşı; sefalet koşulları dayatılan toplumun tüm kesimleriyle birlikte mücadele edeceğiz” diyerek “mücadele programı”nı kamuoyuna açıkladı.
KESK, “Türkiye Yüzyılı Vizyonu’nun somut yansıması” olarak tanımladığı bütçe teklifini “Emek karşıtı, sermaye yanlısı, güvenlikçi ve eril bir yıkım bütçesi” olarak nitelendiriyor.
“Halk için bütçe, demokratik Türkiye” talebiyle emekçiler, 22 Kasım’da Samsun ve Adana, 29 Kasım’da ise Van ve İzmir’de seslerini yükseltecek. Mitinglerde Devrimci İşçi Konfederasyonu (DİSK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) de destek verecek.
KİMSE BUNU ONAYLAMIYOR
KESK Eş Genel Başkanı Ayfer Koçak, bütçenin hazırlanış biçiminin ülke yönetim anlayışının bir yansıması olduğunu ifade etti. “Bütçe ne kadar antidemokratik bir şekilde düzenleniyorsa, sonraki politikalar da o kadar antidemokratik bir şekilde karşımıza çıkıyor” diyen Koçak, iktidarın bir sloganla tarafgirlik ilişkisi kurduğunu ancak sonrasında siyasetin emekçiler aleyhine işlediğini öne sürdü. Koçak, mitinglerin arkasındaki motivasyona ve önemine dair şu görüşleri paylaştı: “Gerçek anlamda bir demokrasiden bahsediyorsak, örgütlenmeden söz etmemiz gerekiyor. Emekçiler farklı partilere oy vermiş ya da farklı sebeplerle hareket etmiş olsalar da bütçenin bu şekilde kullanılmasına hiçbirinin onayı yok. Bunu sahada açıkça görüyoruz. Bu nedenle bölgelerde olacağız.”
KESK Eş Genel Başkanı Ahmet Karagöz, miting programını duyurduğu açıklamasında, iktidarın ülkedeki olumsuz tabloyu pembe bir başarı hikâyesi gibi sunduğunu ve bunun 86 milyon insanla “dalga geçmek” anlamına geldiğini belirtti. Karagöz mevcut durumu şu şekilde özetledi:
‘MÜCADELE HATTI ŞART’
“Bu ülke, enflasyonu düşük gösteren sanal TÜİK verilerine göre bile gıda enflasyonunda AB ortalamasını 10 kat, OECD ortalamasını 8 kat aşan; her 3 çocuktan 1’inin okula aç gittiği; işsizlik ve gelir adaletsizliğinde ise birinci olan bir ülke. İktidar sözcüleri, işsizleri işsizliğin sebebi olarak gösterecek kadar pervasızlaşmış durumda, emekli maaşlarının düşüklüğünü ise emeklilerin daha uzun yaşamasına bağlayacak kadar da cüretkâr hale gelmiştir.” Karagöz, bütçenin yoksuldan alıp zengine aktardığını savunarak, “Emekçilerin ve yoksul halkın omuzlarına yıkılan vergi yükünü daha da ağırlaştırma hedefleniyor. Bütçeye ve insanca yaşamaya yetecek ücrete ilişkin taleplerimiz karşılanmazsa, üretimden gelen gücümüzü kullanma dahil işyerlerinden alanlara uzanan bir mücadele hattı oluşturacağız.” şeklinde konuştu.
