AKP Samsun Milletvekili Mehmet Muş’un başkanlığında gerçekleştirilen Plan ve Bütçe Komisyonu toplantısında, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın 2026 yılı bütçesi ile kesin hesabı üzerine görüşmeler tamamlandı. Toplantıda milletvekilleri, bütçenin genel durumu hakkında çeşitli değerlendirmelerde bulunduktan sonra Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, soruları yanıtladı.
Bakan Mehmet Şimşek, enflasyon hedeflerinde yaşanan sapmalara değinerek, “Geçtiğimiz yıl 2-3 puanlık bir sapma görüldü. Ancak bu yıl kuraklığın etkileri belirgin şekilde hissediliyor. Ağustos ayında gıda fiyatlarındaki artış, son 20 yılın ortalamasının 3-4 katı seviyesinde gerçekleşti. Eylül ayında da benzer bir artış yaşandı. Bu durum normal değil. Bahaneler peşinde koşmuyorum, ancak enflasyon hedefini tutturmak bizim sorumluluğumuz. Yaklaşımın önemli olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle enflasyondaki düşüşün devam edeceğine inanıyorum” ifadelerini kullandı.
“MÜCBİR SEBEPTE UZATMA İMKANLARINI TAMAMEN KULLANDIK”
Deprem bölgesinin yeniden inşası ile ilgili sorulara yanıt veren Şimşek, “Bu yılki fiyatlarla 2025 fiyatları arasında 3,6 trilyon lira tahakkuk bazlı harcama gerçekleştirildi. Dünyanın herhangi bir ülkesinde, bu denli büyük bir felaketin üstesinden gelmek, makro ekonomik dengesizlikleri yönetmek oldukça zordur. Kahramanmaraş merkezli depremin hemen ardından, deprem bölgesinde vergi anlamında her türlü kolaylığı sağladık. Mücbir sebep haline ilişkin yasa geçtiğimiz yıl değiştirildi ve uzatıldı. Uzatma imkanlarını tamamen kullandık. Bu nedenle, 30 Kasım’da sona erecek mücbir sebep halinin yeniden uzatılması için mutlaka bir yasal düzenleme gerekecektir” dedi.
Vergi affı ve yapılandırma konusundaki sorulara da yanıt veren Şimşek, “Önceki dönemlerde birçok düzenleme yapıldı ve bazı taksitler hâlâ devam ediyor. Bu düzenlemelerde genellikle vergi asıllarında indirim veya silinme olmadı; sadece gecikme faiz ve zamları, enflasyon oranında güncellendi. Ancak bu yapılandırma uyumu bozmuş durumda. Bu nedenle, eğer bir mükellef bilançosunu ve gelir tablosunu bizlere sunarak zorda olduğunu belirtirse, memnuniyetle taksitlendirme yapıyoruz. Bu açıdan yapılandırma, zorda olan herkes için açıktır. Ancak bunun için şu an gündemimizde bir yasal düzenleme bulunmamaktadır” şeklinde konuştu.
“SIKINTILARI GÖRMEZDEN GELEMEYİZ”
Bakan Şimşek, tekstil, mobilya, deri ve konfeksiyon gibi emek yoğun sektörlerde yaşanan sıkıntılara da dikkat çekerek, “Bu sıkıntıları görmezden gelemeyiz. Bu yılın başında birkaç adım attık. Her çalışan için KOSGEP üzerinden aylık 2 bin 500 lira destek sağladık. İhracatçı olmak, aynı zamanda imalatçı olmak demektir. Şu anda ihracatçının kredi faiz sübvansiyonu neredeyse yüzde 50 seviyelerine ulaştı. İlk dokuz ayda 700 milyar lira üzerinde kredi kullanıldı. Günlük miktar ise 4,5 milyara çıkarıldı. Emek yoğun sektörlerdeki sıkıntıları çözmek için ilave tedbirler almaya devam edeceğiz ve üretim ile istihdamı destekleyeceğiz” dedi.
“TÜRKİYE KÖTÜ BİR BÜTÇE AÇIĞINA SAHİP DEĞİL”
Bakan Şimşek, bütçe açığı konusundaki değerlendirmelerine de devam etti:
“Programın ne kadar etkili olduğu sorusuna gelince; tahakkuk bazlı bakıyorum, çünkü nakit bazlı veriler gecikmeli geliyor. 90 milyar dolarlık deprem harcaması yaparken, bütçe açıklarını da düşürmüşüz. Bütçe açığı hedeflerinin önemli bir kısmını geçen yıl tutturduk. 2025’te beklenen büyüme gerçekleşmedi. Ancak, yaşanan birçok olaydan sonra, bütçe açığı yüzde 5.1’den geçen yıl yüzde 4.7’ye, bu yıl ise muhtemelen yüzde 3.5 seviyelerine düşecek. Gelişmekte olan ülkelerdeki bütçe açığı ortalaması yüzde 5’in üzerinde. Bu açıdan, Türkiye gelişmekte olan ülkelerle kıyaslandığında kötü bir bütçe açığına sahip değildir.”
Türkiye’nin kamu borcunun milli gelire oranının şu anda yüzde 24,5-25 civarında olduğunu belirten Şimşek, “Gelişmekte olan ülkelerde ortalama bu oran yüzde 74. Faiz yükü konusuna gelince, borçlanmanın artması nedeniyle 2023-2024’te deprem harcamalarından kaynaklı ciddi bir faiz dışı açık verdik. Ancak faiz giderlerinin milli gelire oranı bu yıl yüzde 3.3 olacak. Son 20 yılda bu oran genel olarak yüzde 4’ün üzerindeydi. Bu yıl geçici olarak bir yükseliş trendinde. Ancak 2027’den itibaren faiz dışı fazlaya geçerek aşağı yönlü bir trende gireceğiz.”
“CARİ AÇIK SORUNUNUN KÖKTEN ÇÖZÜLDÜĞÜ İDDİASINDA DEĞİLİM”
Cari açık sorununa ilişkin soruları yanıtlayan Şimşek, “Ciddi bir cari açık sorunu yeni değil. Ancak bunun yönetilebilir bir mesele olduğunu düşünüyorum. Altın ithalatı hariç, son 20-25 yıla bakıldığında cari açığın milli gelire oranı genellikle yüzde 3’tü. Geçen yıl altın hariç bir fazla varken, bu yıl muhtemelen yüzde 0.3 ile 0.4 arasında bir açık olacak. Türkiye’nin yönetebileceği cari açık maksimum yüzde 2-2.5 olmalıdır. Bu nedenle mevcut cari açık, endişe kaynağı olmaktan çıkmıştır. Eğer program çalışmasaydı, kredi derecelendirme kuruluşları neden notumuzu artırdı? Bu yıl birçok şokla karşı karşıya kaldık. Ancak programın sağlamlığı ortaya çıktı.”
Enflasyon konusuna değinen Şimşek, “2023 yılında da bu sürecin kolay olmayacağını belirtmiştim. 56 ülkede 101 enflasyon şoku incelendi ve bu şokların öncesine dönmesi ortalama 3.4 yıl sürdü. Eylül 2023’te bir OVP açıkladık ama para politikasının yeniden inşası birkaç ay sürdü. Dolayısıyla dezenflasyon süreci, başlangıç koşulları farklı olduğu için benzer bir şekilde ilerlemiyor. 2001’de büyük bir kur şoku yaşandı; ancak 2023’te benzer bir düzeltme olmadı. KKM uygulamaları nedeniyle kurda düzeltmeye izin verilmedi. Bu nedenle enflasyonu hiperenflasyona sürükleyecek bir parasal genişleme yaşanmadı. Yaptığımız tercihleri bu hassasiyetler doğrultusunda belirledik.”
“ENFLASYON HEDEFLERİNDE SAPMA VAR”
Şimşek, enflasyon konusundaki açıklamalarını şu şekilde sürdürdü: “Eğer bu programı uygulamasaydık, enflasyonun ne olacağı konusunda bir tahminde bile bulunmak istemiyorum. Ancak 2022 yılı sonunda enflasyon 64 seviyesindeydi. Bugün ise program sayesinde 32-33 civarına düştü. Daha da inmesi için şartlar uygun. Hedeflerimizde sapmalar olduğunu biliyoruz. Geçen yıl 2-3 puanlık bir sapma yaşandı. Bu yıl ise kuraklığın etkileri oldukça belirgin. Augustos’taki gıda fiyatlarındaki artış son 20 yıl ortalamasının 3-4 katına ulaştı. Eylül ayında da benzer bir artış görüldü. Bahane aramıyorum, ancak enflasyon hedefini tutturmakla yük




