Türk futbolu, İbrahim Hacıosmanoğlu’nun yaptığı açıklamalarla sarsıldı. “571 hakemin 152’si bahis oynuyor” ifadesi, yalnızca futbol federasyonunu değil, aynı zamanda futbolun temeline dair ciddi bir soru işaretini gündeme taşıdı.
Bu iddia elbette şaşırtıcı değil; dünya genelinde hakem-bahis ilişkisi, sporun birçok alanında yıkıcı sonuçlara yol açtı ve bunun sayısız örneği mevcut.
Şimdi bu örneklere ve verilen cezalara bir göz atalım:
ALMANYA- HOYZER SKANDALI (2004-2005)
FIFA kokartlı hakem Robert Hoyzer, Berlin’de Hırvat bahis şebekesi olan ‘Sapina Kardeşler’ ile iş birliği yaptığını itiraf etti. Bu düzenekte, Hoyzer belirli maçlarda (çoğunlukla alt lig) haksız penaltılar vermek, kırmızı kart çıkarmak ve favori takımı oyundan düşürmek gibi manipülasyonlar gerçekleştiriyordu. Bu eylemlerin amacı, Asya merkezli bahis piyasasında maddi kazanç sağlamaktı. Örneğin, 21 Ağustos 2004’te Paderborn–Hamburg kupa maçında, Hamburg’a karşı uydurma penaltılar ve bir kırmızı kart vermişti. Maç sonrasında Almanya Futbol Federasyonu (DFB) içindeki bazı hakemler, “bu maç normal değil” diyerek durumu bildirdi ve soruşturma başlatıldı. Bu soruşturmanın sonucunda uygulanan cezalar şu şekilde oldu:
• Robert Hoyzer, futboldan ömür boyu men edildi ve dolandırıcılıktan 2 yıl 5 ay hapis cezası aldı. Diğer bir hakem olan Dominik Marks da ömür boyu men edildi ve 1 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı.
• Skandalın etrafındaki Hırvat bahis çetesi üyeleri 2 ila 3 yıl hapis cezası aldı.
• DFB, etkilenen bazı alt lig maçlarını tekrar oynatmaya karar verdi, haksız kırmızı kartları iptal etti ve Hamburg’a tazminat ödendi.
Ne değişti: Almanya, hakem terfi sistemini gözden geçirdi ve hakemlerin finansal ilişkileri ile bahis piyasalarıyla olan temasları daha yakından izlenmeye başlandı. Ayrıca Sportradar gibi bağımsız bahis veri analiz şirketleriyle şüpheli oran hareketleri için anında alarm hattı kuruldu. Bu model, günümüzde UEFA/FIFA standartlarına dönüştü. Bu olay, FIFA ve UEFA için bir dönüm noktasıydı; çünkü bir üst düzey hakemin “evet, ben para aldım, maçın sonucuna etki ettim” demesi ve hapis cezası alması yaşandı. Bu, artık sadece “disiplin cezası” değil, “organize suç / dolandırıcılık” olarak kabul edilmeye başlandı.
İTALYA- CALCIOPOLI SKANDALI
Calciopoli skandalı, dünya genelinde “şike” olarak bilinse de, asıl mesele kulüp yöneticilerinin, özellikle Juventus’un sportif direktörü Luciano Moggi’nin, hakem atamalarını manipüle etmek için hakem atama komitesiyle yasa dışı temaslar kurmasıydı. Amaç, belirli maçlara kulübe daha uygun hakemleri atayarak avantaj sağlamaktı. Bu durum, 2004-05 ve 2005-06 sezonlarını kapsayan telefon dinlemeleriyle ortaya çıktı. Sonuç olarak, İtalya tarihinin en ağır kurumsal spor cezaları verildi:
• Juventus’un 2004-05 sezonundaki şampiyonluğu elinden alındı ve bu sezon şampiyonluk boş bırakıldı; 2005-06 sezonu şampiyonluğu da Juventus’tan alınıp Inter’e verildi.
• Juventus, lig sonuncusu ilan edilerek Serie B’ye düşürüldü ve -9 puan cezası aldı (ilk karar -30 puandı, istinafta -17’ye, sonra -9’a indi).
• Fiorentina, Lazio, Milan ve Reggina gibi takımlar puan silme cezaları aldı; Avrupa kupalarından men ve “seyircisiz maç” gibi ek yaptırımlar uygulandı.
• Hakem atama şemasında adı geçen hakemler, Massimo De Santis dahil, uzun yıllara varan futboldan men cezaları aldı.
• Yöneticilere ömür boyu meslekten men cezası verilirken, bazılarına 3-5 yıl hapis cezaları da verildi (Moggi’ye 5 yıl 4 ay hapis cezası verildi). Bu cezaların çoğu daha sonra temyizde ya düşürüldü ya da zaman aşımı nedeniyle iptal edildi, ancak spor hukuku tarafındaki yasaklar kariyerlerini fiilen bitirdi.
Burada önemli bir ayrım var: İtalya’da savcılar, doğrudan “bahis şebekesiyle organize maç satın alma” yerine “hakem atamasını manipüle ederek sportif çıkar sağlama” eylemini cezalandırdı. Yani bahis parası izi net değilken, buna rağmen İtalya Federasyonu ve lig, “şike niyeti futbolun bütünlüğüne kast” diyerek kulüpleri lig düşürmeye kadar giden şekilde cezalandırdı.
Bu durum, Türkiye için önem taşıyor; çünkü İtalya, “hakemleri yönlendirmeye teşebbüs”ü bile futbolun en ağır cezası olan küme düşürme ile cezalandırdı. Yani yalnızca “bahis oynadı” değil, “tarafsızlığın şüphesi” bile Serie A şampiyonunu ülkenin en büyük takımının Serie B’ye gönderilmesine neden oldu.
PORTEKİZ: APITO DOURADO (ALTIN DÜDÜK)
Portekiz’de “Apito Dourado” (Altın Düdük) soruşturması 2004’te gündeme geldi. Polis dinlemelerinde, kulüp başkanlarının, özellikle Porto başkanı Pinto da Costa ve Boavista yönetiminin hakemleri “ağırlama”, hediye (nakit, zarf içinde para, hatta seks işçisi temin edilmesi gibi kodlu tekliflerin yapıldığı konuşmalar) ve baskıyla yönlendirdiği iddiaları ortaya atıldı. Bu durum doğrudan bahis şebekesine bağlı olmayabilir; ancak amaç, hakemi etkileyerek sonucu değiştirmekti. 2008’de Portekiz Profesyonel Futbol Ligi’nin “Apito Final” (Final Düdük) adlı spor yargısı şu cezaları verdi:
– FC Porto: 6 puan silindi ve kulüp 150 bin euro para cezası aldı. Ayrıca başkan Pinto da Costa’ya 2 yıl futboldan men cezası verildi. Porto, UEFA tarafından 2008-09 Şampiyonlar Ligi’nden men edilmek istendi; Porto itiraz etti ve Avrupa kupası cezası kaldırıldı.
Boavista: Rüşvet ve hakemi baskı altına alma suçlamalarıyla doğrudan küme düşürüldü ve 180.000 bin euro ceza kesildi.
• Birden fazla hakeme yıl mertebesinde uzaklaştırmalar verildi; bazı alt lig hakemleri rüşvet bağlantılı suçlardan mahkûm oldu. Bazı hakemler altın takılar/hediyeler aldıkları için para cezasına çarptırıldı.
• Portekiz futbolunun o dönemki en güçlü siyasi figürlerinden olan Profesyonel Lig Başkanı Valentim Loureiro, aynı zamanda Gondomar belediye başkanı, yetkiyi kötüye kullanmaktan suçlu bulundu ve 3 yıl 2 ay ertelenmiş hapis cezası aldı.
Bu dosya, ilk kez bir büyük Avrupa kulübü Porto’nun Avrupa kupalarından men edilme eşiğine geldiğini gösteriyor.
BELÇİKA- ANDERLECHT HAKEME RÜŞVET VE AVRUPA’DAN MEN
1983-84 UEFA Kupası yarı finalinin rövanşında Anderlecht–Nottingham Forest maçı, tarihin en kirli hakem performanslarından biri olarak anılmaktadır. İddialara



