Sezona mükemmel bir başlangıç yapan Bayern Münih, dün Paris Saint Germain (PSG) karşısında deplasmanda 2-1’lik galibiyet elde ederek bu sezonki 16. maçını da kazanmış oldu. Bavyera temsilcisi, Paris’te yalnızca üç puan değil, aynı zamanda sezonun genel hikayesini de gözler önüne serdi:
Erken baskı yapan, topa hâkim olan fakat gerektiğinde kompakt bir savunma sergileyen bir takım, kadrosunu ustaca kullanan bir teknik direktör ve tüm bunların üstünde, Alman basınının büyük bir kısmı tarafından “Kompany’nin ikinci sezonunda vaat ettiği futbolun tam anlamıyla sergilendiği” şeklinde değerlendiriliyor.
PSG MAÇI NEDEN ÖNEM TAŞIYORDU?
Rakip, geçen sezonun Şampiyonlar Ligi şampiyonu ve Bayern, maçın yarısını 10 kişi oynamak zorunda kalmasına rağmen skoru korumayı başardı. Welt ve İsviçre basını, kırmızı karttan önce Bayern’in baskısının PSG’yi çıkartamadığını ve gollerin bu yüksek baskının bir sonucu olduğunu vurguladı. Luis Díaz’ın iki gol atması ve ardından Hakimi’ye yaptığı sert faulle oyundan atılması maçı daha dramatik bir hale getirse de, savunma dörtlüsünün özellikle Upamecano ve Tah’ın performansı, “takımın olgunlaştığının” bir göstergesi olarak değerlendirildi.
KOMPANY NEYİ DEĞİŞTİRDİ?
Alman basınında bu ay yapılan analizlerin ortak noktası, “Bayern artık maçı yöneten taraf, maça tepki veren taraf değil” ifadesi etrafında şekilleniyor. miasanrot adlı blog, bu durumu üç ana başlık altında topluyor: Yüksek ve iyi organize edilmiş pres, topa sahipken 3-2-5 formasyonuna açılan yapı ve kayıplardan sonra agresif karşı pres. Kompany, bu modelini Anderlecht ve Burnley dönemlerinden beri anlatıyor ve Münih’te bunu daha kaliteli oyuncularla çok daha hızlı bir şekilde uyguluyor.
Bild’in 9 Ekim tarihli haberinde dikkat çeken bir diğer ayrıntı ise, Bayern’in bu sezon ligde en çok koşan ve en fazla sprint atan takım olması. Yani, Kompany sadece “pozisyon oyunu” oluşturmakla kalmadı, aynı zamanda takımın temposunu da artırdı. Başkan Hainer’ın “bunu inanılmaz iyi yapıyor” şeklindeki özel övgüsü de bu durumu destekliyor. Bu veriler, geçen sezon Tuchel döneminde eleştirilen “tempo düşüklüğü”nün tersine çevrildiğini gösteriyor.
ROTASYON ARTIK PLANLI
Geçen sezonun başlangıcında, Kompany’nin 13-14 oyuncuya dayalı, fazla değişmeyen bir kadro kullandığı yazılmıştı; bu sezon ise ran.de aynı hocanın personel yönetimini övdü. Rakibe göre 2-3 oyuncu değişiyor ancak takım yapısı sabit kalıyor. PSG maçında da bunu gözlemledik; Serge Gnabry’nin hem baskı hem de geçişteki rolü, iki golün hazırlanmasında belirleyici oldu ve Alman yorumcular bu esnekliği Kompany’ye atfetti. Böylece Bayern, 16 maçta da aynı yoğunluğu sahaya yansıtmayı başardı.
Paris’te 45 dakika 10 kişi kalıp yalnızca bir akrobatik vuruşla gol yemek, bu sezonki en önemli farklardan biri. ran.de’nin maç yorumunda “asıl kazanan Upamecano ve Tah” denildi; çünkü Kompany’nin yüksek çizgili oyununda stoperler yalnız kalıyor ama artık bunun altında planlı bir savunma düzeni var. Bu da, Kompany’nin sezon başında ısrarla üzerinde çalıştığı geçiş savunması egzersizlerinin sahada etkisini gösteriyor.
Kimmich’in hafta sonu “Kasım’da kupa verilmez” sözü, Alman ajansları tarafından sıkça vurgulandı. Bu, hem serinin içinde ayakları yere basan bir kaptanlık mesajı hem de Kompany’nin oyunculara aşılamaya çalıştığı anlayışın bir yansıması olarak değerlendiriliyor: Ritmi sezonun tamamına yaymak.
Bayern’in bu sezonki başarısı yalnızca savunma ile açıklanamaz. Bundesliga’nın resmi sitesi de bu durumu vurgulayarak, takımın çok erken dönemlerde bol gollü maçlar çıkardığını belirtti. Merkez forvet etrafında konumlanan, içe katılan kanatlar ve ceza sahasına ikinci koşuları yapan kanat oyuncularının bu başarıda büyük rolü var. Kompany, burada oyuncu rollerini rakibe göre değiştirmekte; bazen çift 10 numaralı 4-2-3-1, bazen topa sahipken beşli hat oluşturuyor. Paris maçında, ilk golde Gnabry’nin iç koridora girip savunma dengesini bozması bu planın bir örneği.



