Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Deniz Yücel, 15 Temmuz’un 9. yıl dönümünde gerçekleştirdiği basın toplantısında, darbe girişimini güçlü bir şekilde kınadı ve mevcut iktidarın yargı aracılığıyla halk iradesini hiçe saydığını belirtti. “Bugün de darbelerin karşısında, demokrasinin yanındayız” şeklinde konuşan Yücel, Adalet ve Kalkınma Partisi hükümetine sert eleştirilerde bulundu.
Yücel’in açıklamalarından öne çıkan noktalar şu şekilde:
“Biz, 9 yıl önce nasıl ki darbenin karşısında demokrasiden yana durduysak, bugün de aynı noktadayız; darbelerin karşısında demokrasiden yanayız.”
15 Temmuz şehitlerini rahmetle anarak gazilere de şükranlarını sunduğunu ifade eden Yücel, “Allah bu millete bir daha 15 Temmuz yaşatmasın” dedi.
Genel Başkanımız Özgür Özel ve Cumhuriyet Halk Partisi grubu, 9 yıl önce darbe haberini alır almaz Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne giden ve darbeye karşı ilk direnişi gösterenlerden olmuştur.
Ancak günümüzde, Özgür Özel’in liderliğindeki CHP ve onun seçilmiş belediye başkanları, bir yargı darbesi ile karşı karşıyadır.
Halk iradesi gasp edilmekte ve halk tarafından seçilenler yargı aracılığıyla yok sayılmaktadır. Bugün AKP, yalnızca kendi iktidarını sürdürmek amacıyla bir tiyatro sahnelemekte; doğru bildiği şeyleri yanlış, yanlış bildiklerini ise doğru olarak sunmaktadır.
23 yıllık AKP iktidarı, artan toplumsal muhalefet karşısında büyük bir panik ve telaş içinde, iktidarını korumanın yollarını aramaktadır.
19 Mart darbesine kalkışanlar, 15 buçuk milyon kişinin Cumhurbaşkanı adayı olan Ekrem İmamoğlu ile 15 belediye başkanını, yüzlerce bürokratı düzmece gerekçelerle cezaevine göndereceklerini düşündüler ama bu milletin bunu sineye çekeceğini zannettiler.
Adalet duygusunun kendilerinde olmadığı gibi, halkta da unutulacağını düşündüler. Her yeni operasyonda, “pes edeceğiz” ya da “geri adım atacağız” düşüncesine kapıldılar, ancak hiçbir şey düşündükleri gibi olmadı ve bu durum onları iyice kaygılandırdı.
AKP’nin gözlerini karartan bu durum karşısında, hukuk anlayışına sahip AKP’li yöneticiler bile “adalet”, “masumiyet karinesi” ve “lekelenmeme hakkı” gibi kavramlardan bahsediyorlar.
AKP, kendi içindeki karışıklıkları bastırmak ve itiraz edenleri susturmak için çaba sarf ediyor. Geçtiğimiz hafta yaşanan iki olay, partinin içindeki ayrışmayı daha net bir biçimde ortaya koydu.
İlk olay, Meclis’te gerçekleşti. En düşük emekli maaşının artırılmasına dair Meclis genel kurulu görüşmelerinde, AKP’li milletvekillerinin kahkahaları duyuldu. Emeklilere verilen artışın yetersizliğini anlatan konuşmalara, AKP sıralarından yükselen kahkahalar iktidarın emeklilerin sorunlarına kayıtsız olduğunu gösterdi.
Milyonlarca emeklinin sorunlarını umursamayan bu tavır, ilk seçimde emekliler tarafından sert bir şekilde yanıt bulacaktır.
Bunun yanı sıra, bir ay önce yapılan LGS sınavında soruların sınav esnasında WhatsApp gruplarında paylaşıldığı tespit edilmişti. Bu durum, yıllarca soruları çalarak devlet kurumlarında yükselen FETÖ’cülerin taktiklerini hatırlatıyor ve ciddiyetle incelenmesi gereken bir meseledir.
Sınav sonuçları ise, bu konudaki şüpheleri daha da arttırdı. Kamuoyunda uzun süredir sınav sorularının zorluğu konuşulurken, 719 kişinin birincilik elde etmesi alışılmadık bir durumu ortaya koyuyor.
Çocuklarımızın geleceğini doğrudan etkileyen bu olayın üzerinin kapatılması mümkün değildir. Milli Eğitim Bakanı’na konuyla ilgili ciddiyetle açıklama yapma çağrısında bulunuyoruz.
Ülkede öylesine bir ciddiyetsizlik hakim ki, tutuklama rutin bir uygulama haline gelmiş, etkin pişmanlık müessesesi ise iftiracılığa dönüşmüştür. Hastaneden çıkan bir belediye başkanına kelepçe takılması ve Cumhuriyet Halk Partili bürokratların sistematik bir yıldırma operasyonuna maruz kalması, yargının bağımsız olduğunu iddia eden Adalet Bakanı’na hatırlatılır; Türkiye, 142 ülke arasında 117. sırada yer almaktadır.
Yargıya güven oranı %20’lere düşmüştür. Bu durumda insanın biraz utanması gerekir. Bugün Esenyurt Belediye Başkanımız Ahmet Özer’in duruşması vardı. Özer, dayanaksız ve çelişkilerle dolu iddialar nedeniyle tutuklanmıştı ve 8.5 ay özgürlüğünden mahrum kalmıştı. Bugün, İstanbul İttifakı davasından tahliye kararı alması memnuniyet verici ancak geç kalınmış bir durum olduğu açıktır. Bu davanın hukuksal temeli olmadığı aşikar.
Geçtiğimiz günlerde Manavgat’ta hukuk kılıfıyla yapılan bir siyasi operasyon, bir soruşturmanın ötesinde açıkça bir siyasi kumpas olarak değerlendirilmelidir. Bu süreçte savcılığın yürüttüğü operasyonun baş aktörü olan meclis üyesi, rüşvet veren ve alan kimselerle işbirliği yapmaktadır. Cumhuriyet Halk Partisi, yerel yönetim tecrübesine sahip iki milletvekilini bu olayla ilgili inceleme yapmaları için görevlendirmiştir.
Bu süreçte, gözaltına alınan 4 meclis üyesinin istifası istenmekte; ayrıca rüşvet kumpasının baş aktörlerinin kesin ihraç istemiyle disipline sevk edilmesine karar verilmiştir.
AKP Genel Başkanı Erdoğan, kaçınılmaz sona hızla yaklaştığını hissediyor ve bu nedenle sürekli olarak yeni senaryolar peşinde koşuyor. Ancak bu çabaların sonuç vermeyeceği açıktır. CHP düşmanlığı üzerinden yürütülen bu senaryolardan bir sonuç alamayacaklardır.
Haksızlıkların cevabını sandık geldiğinde halk verecektir. Anadolu’da bir söz vardır; “Kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmaz.” 22 bin 104 lira ile açlığa mahkûm edilen asgari ücretli bunu unutmaz. 2 bin liralık sadaka zammını reva göreceğiniz emekliler bunu unutmaz. Ay sonunu getiremeyen, maaşları eriyen memurlar bunu unutmaz. Çarşıda kepenk kapatmak zorunda kalan esnaf bunu unutmaz.
Bu millet, yaşadığı haksızlıkları asla unutmayacaktır.
Değerli arkadaşlar, durum bu kadar vahim olunca, geçtiğimiz hafta Erdoğan’ın “çok önemli” açıklamalar yapacağı duyuruldu. Ancak cumartesi günü yapılan açıklamalar, beklentilerin çok altında kaldı.
Millet iradesini gasp eden kayyımlar ve hukuksuz bir şekilde cezaevine gönderilen belediye başkanları ortada. Toplumsal mutabakatın sağlanmadığı, tüm siyasi partilerin dışlandığı bir süreç başarılı olamaz.
Hukukun üstünlüğü ve demokratik bir yönetim anlayışının egemen olmadığı bir ortamda, toplumun tüm kesimlerinin kendisini huzurlu ve eşit hissetmesi mümkün değildir.
Barış, AKP’nin siyasi hesaplarına kurban edilemeyecek kadar değerli bir olgudur. Bu nedenle sürecin şeffaf bir şekilde, geniş tabanlı bir katılımla yürütülmesi gerekmektedir.
Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, terörün karşısında ve barışın yanındayız.