İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma altında 137 kişinin gözaltına alınmasıyla ilgili olarak CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde basın toplantısı düzenledi.
Özel’in açıklamalarından öne çıkan başlıklar şu şekilde:
“Hiçbir yerel yöneticimiz, İstanbul’da ya da başka bir yerde yargılanmaktan muaf değildir. Bu duruma itirazımız yok! Yeter ki yargılama süreci adil ve hızlı olsun, savunma hakları kısıtlanmasın. Kamu görevlileri, suç sayılacak yöntemlerle bu davaları ilerletmeye çalışmamalıdır. Özellikle tutuksuz yargılamanın esas olması gerektiğini vurgulamak istiyorum.”
Bugün tüm hukuk fakültelerinde tutukluluk tedbirinin bir istisna, tutuksuz yargılamanın ise ana kural olduğu öğretiliyor. Ancak son 100 günlük uygulamalar, İstanbul’da yaşananlar bizi düşündürüyor. Şişirilmiş rakamlarla, geçmişte bir şirkette yönetim kurulu üyeliği yapmış herkes gözaltına alınıyor. Oysa bu kişilerin çoğunun herhangi bir sorumluluğu olmayacak. Sorumlu olanların başka sorumlulukları mevcut, fakat sadece yönetim kurulu üyesi oldukları için tüm yönetim kurulu üyelerini gözaltına almak doğru değil. Gözaltında bulunan birçok kişiyle birlikte büyük bir operasyon görüntüsü yaratılmak isteniyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde geçmişte ve mevcut görevlerinde birçok kişinin gözaltında olması, bu durumun bir an önce sona ermesini ve yargılanacakların tutuksuz olarak yargılanmasını bekliyoruz. Ayrıca, bu algı operasyonunun normal sınırlar içerisinde değerlendirilmesini talep ediyoruz.
İzmir’in geçmişteki uygulamalarını hatırlayacak olursak, Aziz Kocaoğlu’nun 379 yıl hapis cezasıyla 33 suçtan yargılandığını, fakat tutuksuz yargılandığını ve her bir suçlamadan beraat ettiğini belirtmekte fayda var. O gün tutuklama yapılmış olsaydı, İzmirlinin ‘Beni yönetsin’ dediği bir kişiyi yönetime almama durumu söz konusu olacaktı. Bu durum, sonrasında beraat edecek birine gereksiz yere hapis cezası vermek anlamına gelecekti. Somut bir örnek varken, biz tutuksuz ve adil bir yargılama bekliyoruz. Kamuoyunu ikna edecek somut delillerin ortaya konulması durumunda, suç varsa zaten arkasında kimse durmayacaktır. Ancak burada bir suç varlığına dayanarak herkesin üzerine bir örtü çekilerek, ‘içlerinden birileri mutlaka suçlu’ mantığıyla herkesin zan altında bırakılması yanlıştır.
Geçmişte birlikte mezun olduğumuz Bornova Anadolu Lisesi’nden bahsedersek, Tunç Başkan ile siyaseten farklı düşünceler içinde olabiliriz. Ancak aramızdaki ilişki, siyasi rekabetin ötesinde dayanışmayı gerektirir. İzmir kamuoyunda zaman zaman ‘Özgür Özel, Tunç Soyer’e sahip çıkar mı?’ şeklinde tartışmalar olabiliyor. Ekrem İmamoğlu’na nasıl sahip çıkıyorsak, Tunç Soyer’e de aynı şekilde sahip çıkarız. Bu meselenin parti içindeki duruşumuzla bir ilgisi yoktur.
“Bir ben kaldım, beni de atsın hapse. Eğer demirden korksaydık, trene binmezdik. Bizim gündemimizde fezleke ve dokunulmazlık yok.”
Sayın Erdoğan’ın anlama kapasitesinin zayıfladığını düşünmek lazım ya da birileri ona yanlış bilgiler veriyor olabilir. Erdoğan’a tavsiyem, önceki açıklamalarıma göz atmasıdır; ben ne demişim. O karikatürü inceledim. Peygamber, melek değildir ve böyle tasvir edilmemelidir.
‘Peygambere hakaret edeni savundu’ diyorlar. Ben doğru bildiğimi savunmaktan yanayım. Doğru bildiğimi ve yanlış gördüğümü açıkça ifade ederim, bedeli ne olursa olsun.
Eğer orada peygamberi görseydim, ‘Bu yanlış, doğru olmamış. Peygamber resmedilmez’ derdim.”