Zafer Partisi Genel Başkan Yardımcısı Bartu Soral, partisinin Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) tarafından bugün İstanbul Saraçhane’de düzenlenecek mitinge katılmama kararı sonrası istifasını açıkladı.
Soral, bu kararı sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşımda şu ifadelerle duyurdu:
“Anayasal ve yasal haklarımızın tamamen askıya alındığı, muhalif olanlara zenci muamelesi yapıldığı bir dönemde Sayın Ümit Özdağ’ı hukuksuzluğun pençesinden kurtarmak en önemli ve tek görevimizdi; bunun için hep birlikte çaba sarf ettik.”
Türkiye’nin son 23 yılındaki AKP iktidarı döneminde yaşanan ekonomik, sosyal ve hukuki sorunlar açıktır. Bu sorunları sürekli olarak dile getiriyoruz.
Ancak sadece tespit yapmak yeterli değildir; çözüm bulmak ve bu çözümleri halkın önüne koymak zorundayız. Ülkenin yaşadığı yıkımı onararak Atatürk devrimlerini tamamlayabilmek için “adeta 1923’teki gibi bir kurucu kadro” oluşturulması gerekmektedir.
Bu konuya 21 Mayıs tarihli X mesajımda değinmiş, şu sözleri paylaşmıştım:
“(…) ben, gerek toplumun Atatürkçü, aydın, entelektüel kadrolarına ulaşmak ve onları partiye katarak toplumsal sinerji yaratma noktasında gerekse ideolojik olarak partiye egemen olan eğilimin bugünün ihtiyaçlarına yanıt vermekte yetersiz kaldığını düşünüyorum.”
“Kurucu kadro” olarak tanımladığım ekipte, Türker Ertürk, Ümit Kocasakal, Adnan İslamoğulları, Ahmet Yavuz, Servet Avcı gibi isimlerin yer alması gerektiğine inanıyorum. Ayrıca, adını anamadığım, kamuoyunda tanınan, Atatürkçü ve deneyimli kişilerin de bu kadroda bulunması önemlidir.
Zafer Partisi’nin kurumsal ve ortak akılla yönetilen bir yapı haline dönüşmesi gerektiğine inanıyorum.
İktidarı hedefleyen bir partinin, günümüzdeki bölgesel ve ulusal kaosla baş edebilmesi için böyle bir kadroya ve ortak akılla yönetime sahip olması şarttır.
Elbette bu kişilere, “gel beraber siyaset yapalım” gibi bir davetle değil, ortak akıl ve yönetim taahhüdü ile ulaşmak mümkündür.
Kadro partisinin özünde yatan temel prensip de bu olmalıdır.
Ancak Sayın Ümit Özdağ’ın genel başkan olarak bu konudaki görüşleri ve tercihleri benimkinden farklılık göstermiştir.
Hukuksuz tutukluluğunun ardından kadro, kurumsallaşma ve Atatürkçü çizgide genişleme konusundaki duruşunun da benzer kaldığını gözlemliyorum.
Elbette bu süreçte siyaset yapma şekliyle ilgili farklı kararlar almış olabilir.
Bu tamamen kendi takdiridir. O, partinin genel başkanıdır ve tercihleri saygı görmelidir.
Ancak Atatürkçülük, devrimcilik, üniter yapı, milliyetçilik, devletçilik, halkçılık, liyakat, bilim, hukuk ve mücadele anlamına gelmektedir. Türkiye Cumhuriyeti, içinde bulunduğu bu süreçte Atatürkçülüğe her zamankinden daha fazla ihtiyaç duymaktadır.
Maalesef sadece sözle Atatürkçü olunamaz; eylemle olunması gerekmektedir.
Ülke sorunlarını çözebileceğine inanmadığınız bir ortamda, sadece siyasi kariyer hedefleriyle yer almak, ne genel başkana ne de bize güvenen vatandaşlara samimi bir yaklaşım olur. Bu, herkesi kandırmak anlamına gelir.
Bu benim kişiliğime uygun değildir.
Zafer Partisi’nin tüm teşkilatlarına, üye ve gönüllülerine ile Sayın Ümit Özdağ’a başarı dileklerimi, sevgilerimi ve saygılarımı sunuyorum.
“LAFLA PEYNİR GEMİSİ YÜRÜMÜYOR”
Soral, bir önceki paylaşımında ise Saraçhane’de olacağını belirtmişti. Bartu, “Bütün yasal ve anayasal haklarımızın askıya alındığı bu süreçte ilk Saraçhane buluşmalarına katıldım ve herkesi davet etmiştim. Bu ülkenin adı Türkiye Cumhuriyeti. Milletinin adı Türk Milleti. Dili Türkçe. Bütün siyasi şaşılıklara rağmen, hem Atatürk Cumhuriyetine hem de hukuka sahip çıkmaya devam edeceğim. Lafla peynir gemisi yürümüyor. Eğer yetişebilirsem, fiziken de Saraçhane’de olacağım.” ifadelerini kullandı.
NE OLMUŞTU?
Zafer Partisi, CHP’nin Ekrem İmamoğlu’na destek amacıyla İstanbul Saraçhane’de düzenleyeceği mitinge katılmama kararı almıştı.
Bu karar, Genel Sekreter Cezmi Polat tarafından İstanbul İl Başkanlığı’na gönderilen yazılı bir talimatla iletildi.