Yazınsal Akımlar
Yazınsal alanda birçok akım bulunmaktadır; natüralizm, simgecilik, gerçeküstücülük, dadacılık, yapısalcılık, yenilikçilik ve postmodernizm gibi.
Burjuva ideologları, bu akımları övmekte ve çeviriler aracılığıyla dünya genelinde yayılmasını sağlamaktadır. Ancak diyalektik materyalist görüşten yoksun olan bireyler, kendilerini bu akımlara uydurmakta ve bu durum Asım Bezirci’nin belirttiği gibi, “1950-60 yılları, ilerici Türk yazarları ile özgürlükçü küçük burjuva ve aydınları için varoluşun gereğince gerçekleştirilemediği bir baskı ve bunalım dönemi” haline gelmektedir. Bu dönemde bireyciliğin, yalnızlık ve umarsızlığın yaygınlaşması, yabancılaşmanın ve çaresizliğin artması, Batılı yazarların eserlerinin Türkçeye çevrilmesiyle daha da belirgin hale gelmiştir.
Türk yazınsal kamuoyu, diyalektik materyalizm konusunda yetersiz bilgiye sahiptir. Bu eksiklik, Asım Bezirci’nin uyarısının önemsenmemesine yol açmış ve Batı burjuvazisinin etkisindeki gerçekdışı akımlara yönelim artmıştır. Sonuç olarak, bu süreçte gerçeksiz eserler üretilmiştir.
Bu Akımların Özelliği
Lukacs, bu akımların ortak özelliğini “Emperyalist dönemin natüralizmden gerçeküstücülüğe kadar uzanan modern edebiyat ekollerinin hepsi, realiteyi yazar ve onun yarattığı karakterin algılayış biçimine göre değerlendirmektedir” şeklinde ifade etmiştir.
Kapitalizmin değişimi ile birlikte, yüzeydeki yansımalar da farklılık göstermektedir. Burjuva yazınsal akımlar, eski biçimlerin yerine geçerek yeni akımların doğmasına neden olmaktadır. Ancak bu akımların hiçbirinin gerçekçi olduğu söylenemez.
Proletkült
Sovyetler Birliği’nde 1917 yılında kurulan kültür ve sanat örgütü “Prolekült” olarak adlandırılmaktadır. Lenin, bu örgütün varlığına üç ana neden üzerinden karşı çıkmıştır.
Birincisi, örgütün yöneticisi olan Bogdanov’un proleterya diktatörlüğünü üç farklı kanala oturtma çabasıdır; parti siyasal işlere, sendikalar ekonomiye, kültür ve sanat alanına da Prolekült bakmalıdır.
İkincisi, Prolekült’ün yeniden bir proleterya kültürü yaratma amacı taşımaktadır.
Üçüncüsü ise, Bogdanov’un Marksist bir görünüm altında idealist felsefeyi savunmasıdır. Lenin, bu idealizmi eleştirmiştir ve Bogdanov’un Duma seçimlerini boykot etmesine de karşı çıkmıştır.
Pollack, kültürel devrimi başlatan Bogdanov’a güven duymamıştır.
Proleter kültür üzerine karar tasarısı alındığında, proleteryanın öncüsü partinin dışında bağımsız örgütlere karşı çıkılmıştır. Ayrıca, proleter kültür üzerine şu ifadeler yer almıştır: “Marksizm, devrimci proleteryanın ideolojisi olarak, kendi tarihsel önemini kazanmıştır. Çünkü Marksizm, burjuva döneminin en değerli başarılarını reddetmek yerine, insan düşüncesi ve kültürünün 2000 yılı aşan bir gelişimi boyunca değerli olan her şeyi özümseyerek iyileştirmiştir.”
Kendi Başına Bir Kültür Biçimi
Bogdanov, partiden bağımsız bir proleter kültür yaratmayı hedeflemiştir. Ancak kültür, tek bir kişinin isteğiyle oluşan bir değerler toplamı değildir; binlerce yıl süren bir oluşum sürecinin sonucudur. Egemen sınıf, insanın oluşturduğu kültüre el koymakta; mesele yeni bir kültür yaratmak değil, var olan kültürü egemen sınıftan kurtarmaktır. Ayrıca, Bogdanov’un ideolojik olarak proleter kültür oluşturma yeteneği de sorgulanmalıdır. Lenin, Bogdanov için “Marksizmi revize etmek ve amperiyokritizmi oluşturmak istemiştir” demektedir.
“Bu edebiyat özgür olacaktır”
Lenin’in parti örgütü ve parti edebiyatı üzerine yazdığı metinde şu başlıklar öne çıkmaktadır:
• “Sayın burjuva bireycileri, mutlak özgürlük konusundaki söylevlerinizin ikiyüzlülükten başka bir şey olmadığını belirtmek isteriz. Paranın iktidarına dayanan bir toplumda, bir avuç insan asalakça yaşarken, emekçi yığınların yoksulluk içinde süründüğü bir ortamda gerçek ve tam bir özgürlük olamaz.”
• “Biz sosyalistler, bu ikiyüzlülüğü ifşa ediyor ve düzmece ödülleri alaşağı ediyoruz. Amacımız sınıflar üstü bir edebiyat ve sanat elde etmek değil, gerçekte burjuvaziye bağımlı olan bir edebiyatın karşısına, gerçek anlamda özgür ve işçi sınıfına açık bir edebiyat çıkarmaktır.”
• “Bu edebiyat özgür olacaktır, çünkü ona yeni güçler katan ne kazanç hırsı ne de kişisel çıkarlar değil, sosyalizm düşüncesi ve emekçilere duyulan yakınlık olacaktır.”
• “Bu edebiyat, ülkenin geleceği olan milyonlarca emekçiye hizmet edecek ve insanlığın devrimci düşüncesiyle zenginleşecektir. Geçmişin deneyimi ile güncel deneyim arasında sürekli bir etkileşim yaratacaktır.”
Sürecek