AKP’li İçişleri Bakan Yardımcısı Bülent Turan, iktidara yakınlığıyla tanınan Yeni Şafak gazetesinde kaleme aldığı yazıda, medyada iktidar yanlısı gazetecilerle ilgili yaşanan tartışmalar ve başlatılan soruşturmaların parti üzerindeki olumsuz etkilerine dikkat çekti.
Turan, partiyle doğrudan bağlantısı olmayan kişi ve ilişkilerin, iktidar partisinin kamuoyu nezdinde sorgulanmasına yol açtığını ifade etti. “Garip olan, bizimle ilgisi olmayan çürük elmalar için ‘Bu bizim değil’ demekte tereddüt ediyor olmamız” diyen Turan, değerlerimizden gelen anlayışın bir noktadan sonra kendinden şüphe etme hastalığına dönüşebileceğini belirtti.
“ÜSTÜMÜZE YAPIŞAN PARAZİTLER VAR”
İç muhasebe yapılmasının önemine vurgu yapan Turan, “partiye yapışan parazitler” konusunda uyarıda bulundu:
“Sadece bu açıdan bakıp iç muhasebemizi yapmamak, sorunu halının altına süpürmek anlamına gelir. Kapımıza bırakılanların yanı sıra, maalesef üstümüze yapışan parazitler veya çizgisinden sapmış olanlar da mevcut.”
Turan’ın yazısının bir kısmında şu ifadelere yer verildi:
Bir siyasi hareket, özellikle de yönetimde iktidar olan bir hareket, iki farklı profil barındırır. Birinci grup, kuruluşundan itibaren hareketin içinde yer alan, zor zamanlarda omuz omuza yürüyen ve partiyle doğrudan bağlantısı olan kişilerdir. İkinci grup ise doğrudan parti kimliği taşımayan, ancak sosyal yaşamda, bürokraside veya ticarette o siyasi hareketle etkileşimde bulunan kişilerdir.
Bu iki grubun toplumsal algıları, partinin algısını da şekillendirir; dolayısıyla karşılıklı bir etkileşim oluşur. Belirli bir ölçüde, onların doğruları partinin doğrusu, yanlışları partinin yanlışı haline gelir.
AK Parti’nin 23 yıllık iktidarı, bu hinterlandı genişletmiş olup, son zamanlarda bu genişlemenin getirdiği birtakım sancılar gözlemlenmektedir.
Partinin misyonuna ve ahlaki değerlerine uymayan, rahatsız edici durumlar ve etik olmayan ticari ilişkiler konusunda adli süreçler yaşanmaktadır. Ne yazık ki, iktidar partisi de bu kişilerle birlikte adeta sanık sandalyesine oturtulmaktadır.
Son günlerde kapımıza bırakılan Truva Atları’nın, bazı siyasi çevrelerin soruşturmalarla ortaya çıkan çürümüşlüklerini gizleme çabası olduğu aşikardır. Bizim olmayan çürük elmalar için ‘bu bizim değil’ demekte tereddüt etmemiz ise ilginçtir. Değerlerimizin önceliği kabahatini kendinde aramak olunca, bu anlayış bir süre sonra iletişim körlüğüne dönüşebilir.
Ancak meseleye yalnızca bu açıdan bakarak kendi iç muhasebemizi yapmamak, sorunu halının altına süpürmek anlamına gelir. Kapımızın önünde bırakılanlar olduğu gibi, üstümüze yapışan parazitler veya sürekli çizgisinden sapmış olanlar da mevcuttur.
İktidar gücü, siyasette bazı kişilerin başını döndürebilir. Kişisel hayatlarımızda bu tür insanları affedebiliriz, ancak bir siyasi hareket söz konusu olduğunda bu kadar geniş bir tolerans göstermemiz mümkün değildir.
Bu siyasi hareketin geçmişinde veya yürüyüşünde yer almayan, yalnızca iktidardan faydalanmayı hedefleyen kişilerin oluşturduğu maliyetler giderek artmaktadır. Olan olduktan sonra ‘bunlar bizden değil’ diyerek sorumluluktan kaçmak yerine, kime destek verdiğimize ve kimlerle yan yana geldiğimize dikkat etmemiz gerekmektedir. Dergâha doğru odunları seçip getiren Yunus Emre’nin dediği gibi, Milletin Evi olan AK Parti’ye eğrileri sokmamak da bizim hassasiyetimiz olmalıdır.
Bu siyasi hareket kimsenin ikbalini sağlamak amacıyla kurulmamıştır. Bu davayı ayakta tutan teşkilatımıza ve yıllarını bu hareket için harcayan sayın Cumhurbaşkanımıza, kişisel veya ticari ilişkilerinin maliyetini yükleyemeyiz.
BÜLENT TURAN İLE ALİ YERLİKAYA ARASINDA “TARTIŞMA” İDDİASI
Diğer yandan, Bülent Turan ile İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya arasında bu ay başında bir gerginlik yaşandığı iddiası gündeme geldi.
Bülent Turan’ın, Yerlikaya’nın yardımcılarından Mehmet Aktaş’ın annesinin cenaze törenine katılmak için İçişleri Bakanlığı uçağını kullanma talebinde bulunduğu, ancak TBMM bütçe görüşmelerinde olduğu gibi özel kalem müdürlüğünden haber beklediği, beklediği haberin ise gelmediği iddia edildi.
