Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Türkiye’nin hava savunma sisteminin ve dış politika stratejilerinin derhal yeniden değerlendirilmesi gerektiğini vurgularken, “Sistemik depremin tam ortasındayız… Devlet güvenliğinde zaaf kabul edilemez” ifadelerini kullandı.
Davutoğlu, sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada, küresel güvenlik dengelerinde meydana gelen dalgalanmalara dikkat çekerek, Türkiye’nin hava savunma sistemine ve dış politika tercihine dair önemli görüşlerde bulundu.
Özellikle ABD Başkanı Donald Trump’ın yeniden göreve gelmesinin ardından uluslararası arenada oluşan gerilimlerin Türkiye için ciddi riskler taşıdığını belirten Davutoğlu, bu durumun Türkiye’nin güvenliği açısından hayati önem taşıdığını ifade etti.
ABD ile Rusya arasındaki dalgalı ilişkilerin yanı sıra Avrupa-Rusya gerilimi ve Ukrayna-Rusya Savaşı’nda yaşanan çatışmaların Türkiye’yi doğrudan etkilediğine dikkat çeken Davutoğlu, “Ben hep bir sistemik depremden bahsettim ve bugün sistemik depremin tam ortasındayız” dedi.
Türkiye’nin bu fay hatlarının üzerinde bir ülke olduğuna dikkat çeken Davutoğlu, devletin kendisini güçlendirmekle yükümlü olduğunu belirtti.
Ayrıca, son zamanlarda yaşanan hava sahası ihlalleri ve şüpheli olaylara da değinen Davutoğlu, 11 Kasım 2025’te bir Türk uçağının Gürcistan üzerinde düşmesinin ardından Türkiye sınırları içinde art arda üç İHA’nın düştüğünü hatırlattı.
15 Aralık’ta Roketsan’ın bulunduğu bölgede Karadeniz yönünden geldiği belirtilen bir İHA’nın düşmesini “son derece düşündürücü” olarak değerlendiren Davutoğlu, bu İHA’nın Ankara’ya yakın, savunma sistemlerinin ve test merkezlerinin bulunduğu bir alana kadar ulaşabilmesini ciddi bir güvenlik sorunu olarak nitelendirdi.
“İHA VE SİHA’LARIN ANADOLU’NUN İÇLERİNE KADAR ULAŞABİLMESİ CİDDİ ŞEKİLDE DEĞERLENDİRİLMELİ”
Davutoğlu, Rusya-Ukrayna Savaşı’nda kullanılan İHA ve SİHA’ların Anadolu’nun derinliklerine kadar ulaşabilmesinin kesinlikle ciddi bir şekilde incelenmesi gerektiğini kaydederek iki olasılığa dikkat çekti.
İlk olarak, Türkiye’ye bir mesaj verilmesi ihtimalini dile getiren Davutoğlu, “Eğer böyle bir durum söz konusuysa, devletin güvenlik ve istihbarat birimlerinin gerekli değerlendirmeleri yapması ve karşılık vermesi gerekir” dedi. İkinci ihtimalin ise radar sistemlerini aşarak bu araçların Anadolu’ya kadar ulaşması olduğunu belirten Davutoğlu, bu durumda hava savunma sistemiyle ilgili önemli soruların gündeme geleceğini vurguladı.
Davutoğlu, “Devlet güvenliğinde zaaf kabul edilemez” şeklinde konuştu.
Türkiye-Rusya ilişkilerine de değinen Davutoğlu, bu ilişkilerin tarihi ve stratejik bir öneme sahip olduğunu, Balkanlar’dan Orta Asya’ya, Kafkaslar’dan Orta Doğu’ya kadar geniş bir coğrafyada karşılıklı ihtiyaçlar çerçevesinde yürütülmesi gerektiğini dile getirdi. Ancak bu ilişkinin karşılıklı saygı çerçevesinde sürdürülebileceğinin altını çizdi.
Bu kapsamda geçmişte Rusya ile yaşanan üç kritik durumu hatırlatan Davutoğlu, 2008 Rusya-Gürcistan Savaşı sonrası Türkiye’nin izlediği arabuluculuk politikasını örnek gösterdi.
O dönemde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte Tiflis ve Moskova’ya gittiklerini belirten Davutoğlu, Türk ve Rus Deniz Kuvvetleri Komutanlarının Karadeniz’in ortasında buluşarak Montrö Anlaşması’nın uygulanmasında Türkiye’nin taviz vermeyeceğini açıkça ilettiğini ve Rusya’nın Türkiye ile sorun yaşamayacağını bildirdiğini aktardı.
“TÜRK HAVA SAHASI, HERHANGİ BİR ÜLKE TARAFINDAN İHLAL EDİLEMEZ”
İkinci örnek olarak, 22 Haziran 2012’de Suriye tarafından Türk keşif uçağının düşürülmesini ve ardından Türkiye’nin Suriye’ye hava sahasını kapatmasını hatırlatan Davutoğlu, ekim ayında Türkiye hava sahasından geçmek isteyen bir Rus uçağının Esenboğa’ya indirildiğini, yapılan denetimde füze parçalarının tespit edilmesi üzerine bu parçalara el konulduğunu anlattı.
Kısa süreli krizin ardından Rus yetkililer tarafından karşılıklı mutabakat çerçevesinde durumun değerlendirildiğini belirten Davutoğlu, tansiyonun düşürüldüğünü vurguladı.
Üçüncü olarak, Kasım 2015’te Suriye’den gelen ve hava sahasını ihlal eden kimliği belirsiz bir uçağın, belirlenen angajman kuralları çerçevesinde düşürülmesiyle yaşanan krizi hatırlatan Davutoğlu, bu süreçte ağır eleştirilere maruz kaldığını ancak Türk hava sahasının herhangi bir ülke tarafından ihlal edilemeyeceğini yineledi. Angajman kurallarının ihlal edilmesi halinde Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gerekli tedbirleri almasının egemenlik hakkı olduğunu ve bunun tartışmaya açık olmadığını ifade etti.
Davutoğlu, tüm bu tecrübeleri göz önünde bulundurarak Türkiye’nin Rusya ile Ukrayna arasındaki aktif tarafsızlık politikasını sürdürmesinin doğru olduğunu belirtti.
Ne Rusya’nın ne de Ukrayna’nın Türkiye’nin hava sahasının ihlal edilebilir olduğu yanılgısına kapılmaması gerektiğini ifade eden Davutoğlu, bu konuda her iki tarafa da net uyarılar yapılması gerektiğini kaydetti. Bu uyarılara rağmen herhangi bir ihlal yaşanması durumunda, hava sahasını koruma sorumluluğu gereği gerekli önlemlerin hemen alınması gerektiğini dile getirdi.
DAVUTOĞLU’NDAN TRUMP VE ERDOĞAN İLİŞKİLERİNİN DEĞERLENDİRMESİ
Ayrıca, Davutoğlu, Trump’ın göreve gelmesinin ardından Türkiye ile ABD arasında ve özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Trump arasındaki ilişkilerin Rusya tarafından nasıl algılandığının önemine dikkat çekti.
12 Aralık’ta Türkmenistan’ın Aşkabat kentinde yapılan görüşmelerin ardından meydana gelen gelişmelerin ardı ardına gelmesinin tedirgin edici olduğunu belirten Davutoğlu, Türkiye’nin aktif tarafsızlık politikasını sürdürmesi ve hava ile deniz sahalarını ihlal edenlere karşı net bir tutum sergilemesi gerektiğini ifade etti. S-400–F-35 denkleminin üst düzeyde ve şeffaf bir şekilde ele alınması gerektiğine de değindi. Türkiye’nin hava gücü açısından F-35’e ihtiyaç duyduğunu belirten Davutoğlu, S-400 kararının hatalı olduğunu ve bu konuda uygun bir çözüm bulunması gerektiğini vurguladı.
Davutoğlu, Türkiye’nin Avrupa, Rusya, Çin ve ABD arasında çok boyutlu diplomasiyi etkin bir şekilde yürüterek güçlü bir aktör olma sorumluluğunu taşıdığını ifade etti.
Hava savunma sisteminin; savunma sanayisinin bulunduğu bölgelerin, hava üslerinin ve yüksek teknolojiye sahip sanayi tesislerinin korunması açısından tüm boyutlarıyla gözden geçirilmesi gerektiğini belirten Davutoğlu, “Devlet tedbir demektir. Hiçbir zaafa izin verilmemelidir” diye ekledi.




