Mehmet Akif Ersoy’un uyuşturucu operasyonu çerçevesinde tutuklanmasının ardından, bu olayla bağlantılı yeni iddialar ortaya atıldı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başlattığı soruşturma kapsamında, “kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek, bulundurmak” ve “kullanılmasına yer ve imkân sağlamak” suçlamalarıyla tutuklanan Ersoy hakkında, bazı haber spikerlerinin “taciz ve tehdit” iddialarına yer verildiği bildirildi.
Sabah gazetesinde yer alan habere göre, eski Habertürk çalışanı Nur Köşker, Ersoy’un kendisini “uyuşturucu ve seks partileriyle” anılan bir düzenin parçası olmaya zorladığını, bu durumu kabul etmediği takdirde ekranda yer alamayacağı şeklinde tehdit edildiğini ifade etti.
YETKİ ARTTIKÇA BASKI DA ARTTI
Habertürk’te tam olarak neler yaşadınız?
Bu sadece bir söylenti değil, kesinlikle bir yanlış anlama da değil. Bu, gücünü konumundan alan bir erkeğin, bir kadının mesleğini açıkça pazarlık konusu yapma hikâyesidir. Taciz süreci, Habertürk’te çalışmaya başladıktan kısa bir süre sonra başladı. O sıralarda ben evliydim, kendisi de evliydi. Ancak onun açısından bu durumun hiçbir ahlaki sınır tanımadığı kısa sürede anlaşıldı. Kendisinden rahatsız edici mesajlar almaya başladım ve bu mesajlardan kaçınmak için işimi yaparken dahi sürekli önlem almak zorunda kaldım. Bültenlerimizin arka arkaya olduğu günlerde stüdyoda adeta kaçış oyunu oynuyorduk. Yayın sonrası karşılaşmamak için stüdyoya çok erken gidiyor, mikrofonlarımı önceden taktırıyor, bazen onun rejiden ayrılmasını bekleyip ancak öyle stüdyoya giriyordum. Bu durum uzun bir süre devam etti. Daha sonra herkesin nasıl biri olduğunu bildiği kişi genel yayın yönetmeni yapıldı. Yetkisi arttıkça, üzerimde kurduğu baskı da artmaya başladı. Artık kaçacak yer kalmamıştı. İstifa ettiğim gün beni odasına çağırdı.
Orada açık bir dille şunları söyledi: Onunla birlikte olmazsam ve uyuşturucu ve seks partileriyle anılan bu düzenin parçası olmayı kabul etmezsem, ekranda yer alamayacağımı tehdit etti. “Ekranı unut, istersen masada oturup haber yazarsın” diyerek beni açıkça ekrandan almakla tehdit etti. Bu pazarlığı reddettim ve istifa ettim. Bedelini ben ödedim. Yaklaşık bir yıl boyunca işsiz kaldım, evsiz kaldım, ciddi sağlık sorunları ve ataklarla yüzleştim. Önce mesleğimden, sonra da bu ülkeden kopmak zorunda kaldım.
ÇİFTÇİ KIZIYIM
Sosyal medya paylaşımınız sonrası “Niye Mehmet Akif Ersoy tutuklanınca konuştu?” diyenler var. Neden sustunuz? Korktunuz mu?
Karşımda gücünü nereden aldığı herkesçe bilinen bir adam vardı. Ben ise Hatay’da köyde yaşayan bir çiftçi babanın, ev hanımı bir annenin kızıyım. Bununla gurur duyuyorum. Ancak 10 yıllık meslek hayatım boyunca ne bir torpilim ne de bir siyasi desteğim oldu. Bu noktaya tırnaklarımla kazıya kazıya geldim. Üniversitede okurken çalışmaya başladım. ATV’de gece 12’den sabah 10’a kadar haber yazdığım, hiç uyumadan ya da bir-iki saatlik uykuyla derse gittiğim günlerim oldu. Kendi kendimi okuttum, kendi emeğimle ayakta kaldım. Şimdi bu iki profili yan yana koyduğumuzda, o karanlık ve derin güç karşısında nasıl bir şansım olabilirdi? Elimdeki kanıtları insan kaynaklarına götürsem ne değişecekti?
YAZIŞMALARI DELİL OLARAK SUNACAĞIM
Açıklama yaptıktan sonra Mehmet Akif Ersoy’un çevresinden herhangi bir geri dönüş oldu mu?
Mehmet Akif Ersoy’dan veya çevresinden bana birebir bir geri dönüş olmadı. Sadece avukatı aracılığıyla, her şeyi inkâr eden bir açıklama yapıldı. Şu ana kadar yeni bir tehdit almadım. Ancak bundan sonra herhangi bir tehdit gelirse, kaynağı da; başıma bir şey gelmesi halinde müsebbibi de bellidir.
Mehmet Akif Ersoy’un size o süreçte yaşattıklarına dair elinizde delil var mı?
Evet, var. Savcılık, benim açıklamalarım sonrasında ifademi almak istedi. Amerika’dan savcılığa ifade vereceğim ve Mehmet Akif Ersoy’un bana gönderdiği tüm WhatsApp yazışmalarını da savcılığa ileteceğim.
BU OLAY RUHUMDA ONARILMAZ YARALAR AÇTI
Bir kadın olarak bunlar sizde nasıl iz bıraktı?
O süreç bende çok derin izler bıraktı. Bir kadın olarak yaşadıklarım, bedenimde ve ruhumda onarılması zor yaralarla karşılık buldu. Kısa sürede 11 kilo verdim, sağlık sorunları baş göstermeye başladı. Günde 8 saate varan anksiyete atakları yaşıyordum; bu durum işimi yapamaz hale getirdi. Tele1’de birlikte çalıştığım arkadaşlarım da buna tanıklık etti. Yayın sırasında ya da iş yerinde atak geçirdiğim anlar oldu. Kimseye o halde görünmemek için giyinme odasına çekilir, ilacın etkisini beklerdim. Bu, benim yalnızca işimi değil, kendimi de ayakta tutmaya çalıştığım bir dönemdi.
YAPTIKLARINI HERKES BİLİYORDU
Kimse yaptıklarından haberdar değil miydi? İsmini vermeyeceğim bir başka spiker arkadaşım yaşananları dönemin CEO’su Kenan Tekdağ’a aktardı. Sonuç ne oldu biliyor musunuz?
O arkadaşımız, bir veda paylaşımına bile izin verilmeden WhatsApp gruplarından çıkarılıp işten atıldı. Buna karşılık herkesin her şeyi bildiği o kişiyle ilgili hiçbir şey olmadı. Kenan Tekdağ’ın Mehmet Akif’in yaptıklarından haberi vardı. Böyle bir durumda insan kaynaklarına gitsem, başıma neler gelirdi? Bunu gerçekten sormak gerekiyor. Ben susmayı ve sessizce istifa etmeyi seçtim, ta ki bu olaylar benim dışımda ‘Habertürk Emekçileri’ adlı bir X hesabı üzerinden ortaya dökülene kadar. İsmim geçince, artık saklanacak bir şey kalmadı ve çevreme anlatmaya başladım. O noktadan sonra ise, aynı kanalda bile olmamamıza rağmen tehdit edilmeye başladım. Bu tehditler üzerine hızla vize alıp Türkiye’den uzaklaştım. Yani evet, korktum. Ama sadece kendim için değil; ailemin başına bir şey gelsin istemedim. Onların beni korumak isterken zarar görmesinden korktum. Sessizlik bir tercih değil, hayatta kalma refleksiydi.
KONUŞMADIKÇA EZİYET DEVAM EDİYOR
Bir kadın olarak sizinle benzer şeyleri yaşayan başka isimler olduğunu da düşünüyor musunuz?
Evet, benimle benzer şeyleri yaşayan başka kadınlar olduğunu biliyorum. Konuşmuyorlar; çünkü bu sektör yıllardır kadınlara sessiz kalmayı dayatan bir düzenle işliyor. Bugün konuşabilmemin nedeni ‘düşene tekme atmak’ değil; artık daha sağlam bir zeminde duruyor olmam. İnsan ancak kendini daha güvende hissettiğinde ‘Benim de başıma bun




