Hukukçu Hüseyin Özbek, Cumhuriyet gazetesinin sorularını yanıtladı.
– Papa 14. Leo Türkiye’yi ziyaret etti, Fener Rum Patriği Bartholomeos ile İznik’te yüz yıllar sonra ayin gerçekleştirildi ve patrikhanenin durumu yeniden tartışma konusu oldu. Türk hukukuna göre patrikhanenin statüsü hakkında bilgi verebilir misiniz?
Bu ziyareti, din ile ilgili bir konunun uluslararası politikada bir baskı unsuru olarak ele alınması gereken bir durum olarak değerlendirmek gerekir. Papa, yalnızca teolojik bir figür değil, aynı zamanda politik bir figürdür. Fener Rum Patriği Bartholomeos, Fener Rum Patrikhanesi’nin uluslararası bir aktör olduğunu ve 300 milyonluk Ortodoks dünyasının ruhani lideri olduğunu iddia ediyor. Ancak Lozan Antlaşması ile belirlenmiş bir statü ve sınırlama mevcut. Lozan’da Türkiye’ye bir taahhüt verilmiş ve diğer ülkeler de Türkiye’nin bu duruşunu onaylamıştır.
– Lozan’daki duruşumuz nedir?
Türkiye’nin kurucu liderleri, gelecekteki olası durumları öngörerek Lozan’da uluslararası, teolojik temellere dayanan politik müdahalelere karşı tedbir aldılar. Bu çerçevede, Patrikhane Türk hukukuna tabidir ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan Ortodoksların dini işleriyle ilgilenmektedir. Ortodoks dünyasının ruhani liderliği iddiası geçersiz kılınmıştır. Lozan ile birlikte, patrikhanenin Türkiye dışındaki Ortodoks topluluklarının teolojik otoritesi olma iddiası sona ermiştir. Patrikhanenin statüsü, Türkiye Cumhuriyeti’ndeki Rum Ortodoks yurttaşların ruhani liderliği ile sınırlandırılmıştır.
– Patrikhane neden İstanbul dışına çıkarılamadı?
Türkiye, patrikhaneyi yurt dışına taşımak istedi ancak o dönemdeki güç dengeleri ve siyasi konjonktür nedeniyle bu mümkün olmadı.
– Bu günleri öngörerek mi böyle bir adım atmak istediler?
Atatürk, Fransız bir muhabire verdiği demeçte, patrikhanenin özellikle Kurtuluş Savaşı döneminde hukuka uygun davranmadığını belirtiyor. Mütareke döneminde Ortodoks vatandaşların kimlikleri Yunan kimliği olarak değiştirilmişti ve bu durumda patrikhaneye Bizans bayrağı çekilmişti. Atatürk, bu nedenle patrikhanenin Yunanistan’da yer alması gerektiğini ifade etti. Ancak Lozan’daki uluslararası güç dengeleri nedeniyle bu mümkün olmadı. Yine de, patrikhanenin Türk hukukuna tabi olacağı garantisi alındı. Böylece Türkiye aleyhinde faaliyetlerde bulunamayacağı ve Batı’nın Türkiye içinde teolojik bir uzantısı olamayacağı mutabakatı sağlandı. Patrik yetkileri, Türk vatandaşı Ortodoksların dini hizmetleri ile sınırlı kaldı ve Atatürk döneminde bu konuda taviz verilmedi.
– Ne zaman tavizler verilmeye başlandı?
İlk olarak İkinci Dünya Savaşı sonrası Soğuk Savaş döneminde tavizler verilmeye başlandı. ABD vatandaşı Athenagoras, Türkiye’ye gönderildi, bir gecede Türk vatandaşı yapılarak patrik olarak atandı. ABD Başkanı Truman, Athenagoras’ın Soğuk Savaş’ın teolojik bir merkez olduğunu ifade etti.
– Bu teolojik güç neden bu kadar önem taşıyor?
Günümüzde Ukrayna-Rusya savaşı, bu durumu çok net bir şekilde ortaya koyuyor. Ukrayna ve Rusya halkları benzer köklerden ve kültürlerden geliyor. İkisi de Slav ve Ortodoks. 2019 yılında Ukrayna Devlet Başkanı Poroşenko, eşi ve Ukrayna Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu ile birlikte İstanbul’daki patrikhaneyi ziyaret etti ve ayine katıldı. Ayin sonrasında Patrik Bartholomeos, Kiev Kilisesi’ne otosefali statüsü kazandıran kararnameyi Başpiskoposa takdim etti. Böylece Kiev, “Ortodoks dünyasında Moskova Patrikliği’nin vesayetini kabul etmiyorum” diyerek bu durumu sağlayan patrikhane oldu.
– Otosefali nedir ve Bartholomeos’un böyle bir statü verme yetkisi var mıdır?
Otosefali; özerklik, bağımsızlık ve otonomluk anlamına gelir. Bartholomeos’un otosefali verme yetkisi de yoktur. Çünkü kendisi Türk hukuku ile sınırlıdır ve Türk hukukunun dışında teolojik bir aktör olması yasal olarak mümkün değildir. Buna rağmen fiili bir durum yaratılmıştır. Siyasi iktidar da bu durumu görmezden gelmiştir. Bunun Türkiye’ye nasıl bir fatura çıkaracağı ve Rusya ile ilişkilerimizin nasıl bozulacağı düşünülmemiştir. İktidar üzerinde Batı’nın etkileri belirgin bir şekilde hissedilmiştir. Batı, Ukrayna’nın Rusya’nın etkisinden çıkıp Batı ile entegrasyonunu istemektedir. Savaş öncesinde atılan en önemli adımlardan biri de teolojik açıdan olmuştur ve Kiev’in Moskova Kilisesi ile bağları koparılmıştır. Hatta Kiev Kilisesi’nin ruhani lideri, “Moskovasız, Kirilsiz bir Ukrayna Kilisesi oluştu” şeklinde bir açıklama yapmıştır.
‘BARTHELEMEOS YASAL DÜZENLEME İSTİYOR’
– Barthelemeos, yurt dışına gittiğinde uzun zamandır ekümenik sıfatını kullanıyor, değil mi?
Fener Patriği Barthelemeos, Batı’nın çıkarları doğrultusunda hareket eden teolojik bir figürdür. Batı tarafından Ortodoks dünyanın lideri olarak pazarlanmaktadır. Ekümenik sıfatını kullanarak böyle bir misyonu olduğunu iddia etmekte ve Türkiye’nin hukuki denetiminin dışına taşımak istemektedir. Türkiye’de kalacak ama Türk hukuku tarafından denetlenmeyecek. Barthelemeos bunun için bir yasal düzenleme talep etmektedir. Bu talep sadece Barthelemeos’a ait değil, arkasındaki güçler, ABD ve Avrupa da emperyal politikalarını uygulamak için dini kullanmaktadır.
‘DİNİ ÖZGÜRLÜK’ DİYE PAZARLANIYOR
– Yani Papa’nın ziyareti için “dini” deyip geçiştirilemez mi?
Hayır, kesinlikle. Papanın ziyareti dini özgürlükler kapsamında sunulmaya çalışılıyor. Ancak gerçekte durum çok farklıdır. İstanbul’daki patrikhaneye, dünya çapındaki güç mücadelesinde 300 milyonluk bir potansiyel olarak bakılmaktadır. Patriğe devlet başkanı protokolü uygulanarak, fiili durumu hukuki bir hale getirmek için Türkiye’ye baskı yapılmaktadır. “Dini ziyaret” ifadesinin arka planında bu gerçekler bulunmaktadır.
‘DEVLET İÇİNDE DEVLET’ TEHLİKESİ
– Türkiye içinde Vatikan benzeri bir devlet mi planlanıyor?
Eğer patrikhanenin Türk hukukunun dışına çıkmasına izin verilirse, bu durum denetim altına alınamaz hale gelir. Böyle bir durumda, emperyal politikaların dini dinamiği haline gelir. Bu nedenle, Türkiye’nin egemenlik haklarına ve ulusal çıkarlarına bir saldırı teşkil eder. Patrikhanenin uluslararası alanda bir güç odağı haline gelmesi, Vatikan’ın ötesinde bir duruma kapı aralar ve devlet içinde devlet olma tehlikesi doğar.
– Papa ve patrik, yüzyıllar önce birbirlerini aforoz etmişlerdi…
O dönemde Katolik ve Ortodoks dünyası arasında iki farklı hiyerarşi vardı. Ancak şimdi “tümüyle uzlaştılar” şeklinde yorumlanmamalıdır. Papa ve patriğin tek ortak noktası Türkiye’ye karşı bir duruş sergilemeleridir. Birbirlerini aforoz eden papa ve patrik, günümüzde Türk hukuk




