Son yıllarda Türk siyasetinde dikkat çekici bir değişim yaşanıyor. Siyasi kimliklerin karmaşası, meşruiyet arayışında ortaya çıkan tutarsızlıklarla dolu bir tablo oluşturuyor. Bu durum, farklı tür ve desenlerdeki kumaşların bir araya getirilmesiyle oluşan bir kırkyama yorgana benziyor. Her bir parça, siyasi aktörler ve kurumlar gibi, kendi içinde de tutarsızlıklar barındırıyor.
Siyasi aktörlerin oluşturduğu bu yamalı yapı, yeni eğilimleri teşvik ederek bireylerin de karmaşık bir siyasi kimliğe yönelmesini sağlıyor. Bu durum, siyasetin genel kimliğine bir dönüşüm süreci yaratıyor.
Kırk yamalı kimliklere sahip bireyler, çelişkili değer ve idealleri benimseyerek farklı ortamlarda yaşamlarını sürdürebiliyorlar. Örneğin, bir kişi bazı durumlarda dindar, bazı durumlarda ise hedonist bir tavır sergileyebiliyor. Postmodern dünyanın sunduğu esneklikle, bu bireyler çelişen kimliklerini normalleştiriyor.
TUTARSIZLIK NORMALLEŞİYOR
İnsan, çoklu kimliklerden oluşan bir varlık olarak farklı rolleri eş zamanlı olarak üstlenebilir. Örneğin, bir birey sabah çocuğunu okula bırakırken baba, öğlen ders anlatırken hoca, akşam maçı izlerken ise takım taraftarı kimliğini benimseyebilir. Bu durumlar, bağlama bağlı olarak doğal bir akış içinde gelişiyor.
Ancak siyasetteki kırk yamalılık durumu, sorunlu bir boyut kazanıyor. Siyasi aktörlerin kimlik karmaşası, bir kimlik dönüşümüne yol açarak, çoğulculuktan ziyade çıkarcılığı ve hileyi barındırıyor.
Kırk yamalı kimlik, bireylerin toplumda varlıklarını sürdürebilmeleri için belirli normları dayatıyor. Bu durum, doğru ile yanlış arasındaki çizgiyi bulanıklaştırarak tutarsızlıkları normalleştiriyor. “Doğru” kavramı yerini “yerindelik” anlayışına bırakıyor ve her gün yeni bir “yapılması gerekenler” listesi sunuyor.
TUTARLI, ÇOĞULCU, DEMOKRATİK OLMAK
Bu bağlamda, bireylerin sahip olduğu kırkyama kimliklerin aslında gerçek kimlikleri olmadığı ortaya çıkıyor. Kimlikler, kazanç sağlamak için kullanılan geçici araçlar haline geliyor. Bir siyasi aktör, iki gün önce savunduğu bir görüşün tam zıttında bir pozisyona geçebiliyor ve bu durumu normalleştirmeye çalışıyor. Bu çelişkilerin varlığını kabullenmek yerine, onları yok sayarak meşruiyet kazandığını düşünüyor.
Siyasette fark yaratmak için, bu “görünmez elin” dayattığı kurallara karşı durarak gerçek ve tutarlı olmanın önemi ortaya çıkıyor. Türkiye’yi ileriye taşıyacak olan strateji, “gerçek” olmak, tutarlı kalmak ve aynı zamanda çoğulcu ve demokratik bir tutum sergilemektir. Kırk yamalılığı çıkar devşirmek için bir fırsata dönüştürmeden, bu duruma karşı duruş sergilemek ve kimliklerimizi korumak gerekiyor.
Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Prof. Dr. Utku Yapıcı




