İktidara yakınlığıyla bilinen Sabah gazetesinin haberinde, S.Ç.S. isimli ‘kızıl saçlı’ bir kadın savcının, 19 Mart operasyonu öncesinde İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun avukatı Mehmet Pehlivan ile bir görüşme gerçekleştirdiği ve bu görüşmede operasyona dair bilgi verdiği iddiaları gündeme geldi.
CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, “otel odasında buluşan kızıl saçlı savcı” ifadesinin yer aldığı habere dair dikkat çekici açıklamalarda bulundu.
Sosyal medya üzerinden habere yanıt veren Emir, ”İBB kumpas dosyasının çöküşüyle ilgili olarak savcılığın, yalancı tanıklara başvurmasının ardından, şimdi de kendi atadığı savcıyı hikayenin içine dahil edip iktidar medyasına malzeme çıkarmaya çalıştığını” belirtti.
Emir, açıklamasında şunları ifade etti:
”İBB soruşturmasında Sabah Gazetesi’nin bugün yayımladığı “köstebek” manşetinin arka planını paylaşmak istiyorum:
Perşembe sabahı saat 05.00 civarında, hamile bir kadın Cumhuriyet savcısının evine polisler tarafından baskın yapıldı.
Gün boyunca ifadesi alındı ve akşam saatlerinde serbest bırakıldı.
Bu durumu günlerdir takip ediyorduk ve dosyanın gelişimini görmek için beklemeyi tercih ettik.
”GÖZÜ DÖNMÜŞLÜĞÜN BOYUTUNU ANLATMAK KAÇINILMAZ HALE GELDİ”
Ancak iktidar medyası, bu savcıyı “otel odasında buluşan kızıl saçlı savcı” olarak manşetlerine taşıyınca, İBB soruşturmasını yürütenlerin yöntemleri ve gözü dönmüşlük seviyesini açıklamak zorunlu hale geldi.
Mehmet Pehlivan adı dikkat çekici bir unsur.
Hatırlanacağı üzere…
Mehmet Pehlivan hakkında ilk önce “Adem Soytekin’in ifadesi” denilmişti. Ancak daha sonra savcılık, Soytekin için “Bu kişi yalancı” ifadesini kullanarak onu reddetti. Buna rağmen Pehlivan tahliye edilmedi.
İddianamede ise, sonradan eklenmiş olduğu belli olan ve yalnızca Mehmet Pehlivan’a ait olarak kırmızı renkle belirtilmiş bir bölüm yer aldı. Tam 4 bin sayfalık iddianamede, sadece Mehmet Pehlivan’a atıfta bulunan bölüm kırmızı ile işaretlenmişti.
Şimdi ise ne yapıyorlar?
Bu husumete bir savcıyı da dahil ediyorlar.
Daha önce Mehmet Pehlivan’ın adını anmayan bir itirafçı tanığın ifadesi, iddianame yayımlandıktan sonra devreye sokuluyor. Bu tanık aracılığıyla hem Pehlivan hedef alınıyor hem de Akın Gürlek’in atadığı kadın savcı hakkında “otel odasında görüştü” iddiası Sabah’ın manşetine taşınıyor.
”KUMPASIMI PEHLİVAN BOZDU’ DEMEYE GETİRİYORLAR”
Yani, İBB kumpas dosyasında çöken iddianamenin gölgesinde kalmamak için önce yalancı tanıklara saran savcılık, şimdi de kendi atadığı savcıyı hikayenin içine yerleştirip iktidar medyasına malzeme sağlıyor. Kısacası “Ben beceriksiz değilim, kumpasımı bu savcı ve Mehmet Pehlivan bozdu” mesajı veriliyor. Savcılığın Mehmet Pehlivan’a karşı sergilediği düşmanca tutumun nedeni de budur.
İBB iddianamesi yayımlandığından bu yana, delilleri, kurgusu ve tanıklarıyla çürümeye mahkum durumda.
Savcılık, önce iletişim ve manşetlerle durumu kurtarmaya çalıştı. Ancak bu da yeterli olmayınca, suçu üstlenecek bir isim arayışına girdiler. Altı ay önce verilmiş bir yalan ifade için savcıya düzenlenen şafak baskının, iddianamenin ifşa olmasının ardından gerçekleştirilmiş olması başka bir anlam taşımamaktadır. Aynı ifade ile Mehmet Pehlivan hemen tutuklanırken, savcı aylarca görevine devam etti ve buna inanmamız bekleniyor.
Zevahiri kurtarma çabalarını izliyoruz.
Zira, Erdoğan’ın dahi “Biz arkasında yokuz” diyerek sahiplenmekten kaçındığı bir iddianameden söz ediyoruz.
Bu baskı altında kalan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, bugün kendi atadığı savcıyı bile hedef gösterip iktidar medyasına malzeme olacak noktaya gelmiştir.
”YARGI MENSUPLARINA UZANAN KUMPASTAN VAZGEÇİN”
Buradan tek çıkış yolu var:
İBB’ye, Ekrem İmamoğlu’na, avukatlara ve şimdi de yargı mensuplarına ulaşan bu kumpastan vazgeçmek.




