1. Haberler
  2. SİYASET
  3. Almanya’nın Silahlanma Hamlesi Türkiye’yi Nasıl Etkileyecek?

Almanya’nın Silahlanma Hamlesi Türkiye’yi Nasıl Etkileyecek?

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Berlin, Bundeswehr’i “Avrupa’nın en güçlü konvansiyonel ordusu” haline getirmeyi amaçlayarak büyük bir savunma yatırım paketini hayata geçirmeye hazırlanıyor. Almanya’daki bu dönüşüm, sadece ulusal bir strateji değişikliği değil; Avrupa Birliği’nin 800 milyar avroluk yeniden silahlanma planıyla birlikte kıtanın güvenlik mimarisinde önemli bir değişim yaşandığını gösteriyor.

BU AGRESİF SİLAHLANMA HAMLESİ TÜRKİYE AÇISINDAN NE ANLAMA GELİYOR?

Ankara, Avrupa Birliği ile ilişkilerinde 2015 sonrası sığınmacı politikası üzerinden pazarlık yaparken, şimdi AB’nin savunma kapasitesini artırmasıyla yeni bir durumla karşılaşmış durumda. Cumhuriyet Halk Partisi’nin Dış Politikadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı İlhan Uzgel, başta Almanya olmak üzere Avrupa ülkelerinin askeri güçlerini artırma ve savunmada ABD’ye bağımlılığı azaltma yönündeki adımlarının, Türkiye için olumlu bir gelişme olmadığını belirtiyor. Uzgel, bu eğilimin Türkiye-AB ilişkilerini üyelik perspektifinden uzaklaştırıp güvenlik eksenine sıkıştırdığını ifade ediyor.

Türkiye açısından giderek daha belirgin hale gelen yeni denklem, Uzgel’e göre yalnızca Almanya’nın silahlanma meselesi olarak değerlendirilmemeli; bu durum, Türkiye-AB ilişkilerindeki stratejik zemin kaymasının da bir işareti olarak görülüyor.

Almanya, uzun yıllar boyunca kendine özgü bir düzen kurmuş bir ülke olarak dikkat çekiyor: Türkiye ile benzer nüfusa sahip, dünyanın en büyük ekonomilerinden biri ve ihracatta ilk üçte yer alan bir sanayi devi. Uzgel, bu düzenin üç temel sütun üzerine inşa edildiğini hatırlatıyor: Amerikan güvenlik şemsiyesi, Rusya’dan sağlanan ucuz enerji ve sığınmacı yükünün Türkiye’ye havale edilmesi.

Bu model, Şubat 2022’de Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısıyla ciddi bir sarsıntı yaşadı. Savunma yerine ekonomik ve sosyal politikalara ağırlık veren Almanya, askeri kapasitesini büyük ölçüde ABD’ye devretmek durumunda kalmıştı. Uzgel, Almanya’daki en büyük Amerikan askeri varlığının varlığına dikkat çekerek, Şansölye Olaf Scholz’un 27 Şubat 2022’de yaptığı “Zeitenwende” (dönüm noktası) konuşmasının, ülkenin II. Dünya Savaşı sonrası güvenlik politikasının köklü bir değişime gittiğinin bir göstergesi olduğunu vurguluyor. Scholz, Almanya’nın artık yalnızca bir ticaret ve sanayi ülkesi olmayacağını, güvenlik politikalarının yeniden ulusal öncelikler listesine alınacağını ve bu amaçla 100 milyar avroluk özel bir fon oluşturacağını açıkladı.

Bu dönüşüm yalnızca Berlin’e özgü değil. Donald Trump’ın ABD’de iktidara gelmesiyle birlikte Almanya ve Avrupa’nın güvenlik kaygıları daha da artmış durumda. Trump’ın NATO’daki Avrupalı müttefiklerin savunma harcamalarını artırma yönündeki baskıları ve Ukrayna konusundaki tutumu, Avrupa genelinde bir yeniden silahlanma seferberliğine yol açtı. Sağ siyasetin güçlenmesiyle sosyal devlet uygulamalarının zayıflaması da bu durumu destekleyen bir etken oldu.

Avrupa Birliği, kısa süre önce 800 milyar avroluk Yeniden Silahlanma Planı (ReArm Europe Plan) kabul etti. Almanya, mart ayında savunma harcamalarını “borç freninden” muaf tutan tarihi bir karar aldı. Alman anayasasına göre devlet, yalnızca kasasına girdiği kadar para harcayabiliyor ve bütçe açığının GSYİH’nin yüzde 0.35’ini geçmemesi gerekiyor ki bu durum “borç freni” (Schuldenbremse) olarak adlandırılıyor.

Zaten güçlü bir savunma sanayi altyapısına sahip olan Avrupa, Trump’ın açıklamalarıyla güvenliğini kendi ellerine alma kararlılığını pekiştiriyor. Almanya, tank, denizaltı motoru ve savaş gemisi teknolojilerinde lider konumda. Eurofighter gibi ortak projeler devam ederken, Berlin askeri tedarikinde büyük ölçüde Alman ve Avrupa firmalarına yönelmeye hazırlanıyor. Avrupalı sanayi şirketlerinin hisseleri son dönemde artış göstermekte.

AB-ABD ayrışmasının Ukrayna savaşıyla daha belirgin hale gelmesi, “stratejik özerklik” kavramını güçlendirdi. Bu durum, NATO’nun varlığını sorgulama açısından değil, birçok ülkenin savunma bütçelerini artırarak kendi kendine yeterli bir savunma ekosistemi kurma çabalarını da beraberinde getiriyor.

CHP’li Uzgel, bu durumu Türkiye açısından olumsuz buluyor. Erdoğan yönetiminin, durumu bir fırsat olarak gördüğünü belirten Uzgel, 2016’daki sığınmacı anlaşması sürecine benzer pazarlıkların yeniden gündeme geldiğini ifade ediyor: “Antidemokratik uygulamalara göz yumulması karşılığında Türk askerinin Avrupa güvenliğinde kullanılması teklifi.”

Nitekim AB liderleriyle yapılan temaslarda, üyelik süreci ya da demokrasi konusu uzun zamandır gündemde değil. Uzgel, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen arasındaki son görüşmeyi hatırlatarak, bu temaslarda tüm vurgunun Türkiye’nin Avrupa güvenliğine katkısı, savunma sanayisi ve Türkiye’nin jeopolitik konumunun avantajları üzerinde yoğunlaştığını belirtiyor. Uzgel’e göre, Türkiye’yi “araçsallaştıran” bu söylem, ülkeyi AB üyelik perspektifinden uzaklaştırarak giderek “sınır bekçisi” rolüne hapsediyor.

Avrupa’nın bu eğiliminden geri dönüşün ise pek mümkün görünmediği ifade ediliyor.

Almanya’nın Silahlanma Hamlesi Türkiye’yi Nasıl Etkileyecek?
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Asistantr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

KAI ile Haber Hakkında Sohbet
Sohbet sistemi şu anda aktif değil. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.