1. Haberler
  2. SİYASET
  3. Sanat ve Bilim: Gerçekçiliğin Yansımaları

Sanat ve Bilim: Gerçekçiliğin Yansımaları

Sanat ve Bilim: Gerçekçiliğin Yansımaları
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Materyalizmin Temel İlkesi

Lenin, materyalizmin temel ilkesini şu şekilde ifade eder: “Materyalizm, doğanın nesnel yasalarını ve bu yasaların insan zihninde yaklaşık bir uygunluk yansımasının kabulüdür.” Marksizmin yansıtma kuramı da bu materyalist bakış açısına dayanmaktadır. Bu bağlamda, yansıtma kuramının ne anlama geldiği üzerinde durulmalıdır. Yansıtan ve yansıtılan kavramları arasındaki ilişkiyi anlamak önemlidir.

Yansıtma Kuramı

Sanat, yazın yoluyla gerçekliğin bir yansımasıdır. Bu noktada, yansıtma kavramının ne anlama geldiği sorgulanmalıdır. Yansıtılan şey, doğa ve yaşamın kendisidir. Lenin bu konuda şöyle der: “Doğanın insan bilgisindeki yansımasının formu, kavramlar, yasalar, kategoriler, vb. dir.” İnsan, doğayı bütünüyle kucaklayamaz; ancak soyutlamalar, kavramlar ve yasalar aracılığıyla ona yaklaşmaya çalışır.

Yaratma

Eğer insan bilinci doğayı edilgin bir biçimde yansıtmış olsaydı, bilim ve sanat gibi gerçeklik unsurları var olamazdı. Doğanın doğru bir biçimde yansıtılması uzun bir zaman almıştır. Tarihin farklı dönemlerinde doğa, büyü, çok tanrılı ve tek tanrılı dinler aracılığıyla açıklanmıştır. Bernal, bilimsel devrimin başlangıcını Kopernik’in hipotezi ile aydınlanmış olsa da, bu dönemin fikirler alanında yıkıcı bir dönem olduğunu belirtir. Rönesans insanları, ortaya koydukları sorunların pek azını çözmüş, ancak gelecekteki büyük fikir mücadelelerine zemin hazırlamıştır. Gerçekten de insan, bilim yolunda önemli ilerlemeler kaydetmiştir. Ancak Türkiye, mevcut siyasi iktidar ile bu yoldan sapmıştır.

Sanatta Gerçekçilik

Pospelov, edebiyat sanatında gerçekçiliğin zamanla geliştiğini ifade eder. Gerçekçilik düşüncesi ve kavramı, ancak 19. yüzyılın ortalarında oluşmuştur. Rusya’da bazı yazar ve eleştirmenler, farklı dönemlerde yaşamış birçok yazar arasındaki ortak niteliği vurgulamışlardır. Bu bağlamda, Shakespeare ile Cervantes, Stendal ile Balzac gibi yazarlar "gerçekçiler" olarak tanımlanmıştır.

Türkiye’de ise edebiyat ve siyasal alanda gerçekçiliğin tam olarak anlaşıldığı söylenemez. Lenin’in şu saptaması, bu durumu açıklığa kavuşturmaktadır: “Nesnel dünyayı yansıtmakla kalmaz insan, aynı zamanda yaratır da.”

Yazında Yaratma Yöntemi

Yazar, öznel görüşünü nesnel gerçeklik ile özdeşleştirdiğinde, gerçekçi olamaz ve bu durum gerçekliği bozar. Kemal Tahir, Vedat Türkali, Selim İleri ve Adalet Ağaoğlu gibi yazarlar, öznel görüşlerini nesnel gerçeklerle birleştirmekte zorluk çekmişlerdir.

Örneğin, Kemal Tahir, "Bozkırdaki Çekirdek" romanında Köy Enstitüleri’ni eleştirirken, bu eleştirisi öznel bir bakış açısının ürünüdür. Oysa ki, Köy Enstitüleri bir aydınlanma devrimi olarak değerlendirilebilir. Kemal Tahir, Osmanlı Devleti’nin tarih boyunca en iyi olduğunu savunmuştur; bu da onun öznel görüşüdür. Vedat Türkali, Selim İleri ve Adalet Ağaoğlu’nun eserlerinde ise gerçekçi bir sol düşünceyi bulmak zordur. Halit Ziya, Yakup Kadri, Orhan Kemal, Nazım Hikmet gibi yazarlar ise öznel görüşlerini aşarak gerçekçi eserler vermişlerdir.

Görünge (Perspektif)

Gerçekçilikte yazarın bakış açısı da büyük önem taşır. Yazar, konular arasında nasıl bir seçim yapacak ve seçtiği konuya nasıl yaklaşacaktır?

İnsana Bakış

Marks’ın "Dış dünya üzerine etki yaparak onu değiştirmekle kendi doğasını da değiştirir" sözü, insanın etkin bir varlık olduğunu vurgular. İnsan, tarih boyunca eşitlik ve özgürlük için savaşım vermiştir ve bu savaşım sınıf mücadelesini gerektirir. Yazar, insanı edilgen olarak tasvir ederse, gerçeği yansıtamaz. Oblomov örneği bu durumu pekiştirmektedir.

İnsan Nedir?

Lukacs, edebiyatın verileri üzerine şu şekilde düşüncelerini aktarır: “İnsan nedir?” sorusu, her türlü biçimsel düşüncenin ötesine geçerek soyut bir felsefi anlam kazanır. Aristoteles’in "insan, toplumsal bir hayvandır" yargısı, gerçekçi edebiyat için geçerlidir. Her bireysel varoluş, toplumsal ve tarihsel çerçevelerden ayrı düşünülemez.

Yenilikçi Yazarlar

Yenilikçi yazarlar ise insanı tarihsel ve toplumsal bağlarından koparmaktadır. Lukacs, yenilikçi yazarların insan anlayışını, insanın doğuştan yalnız ve toplum dışı bir varlık olarak tanımladıklarını belirtir.

Kagan, gerçekçi yazının bireysel psikolojiden nasıl etkilendiğini vurgular; sanatçının kendisini yalnız hissetmesi, toplumsal sorumluluk duygusundan kopmasına neden olmaktadır. Adalet Ağaoğlu, Selim İleri ve Orhan Pamuk gibi yazarlar, eserlerinde keyfiliği ön plana çıkarmışlardır.

Diyalektik Materyalizm

Yazar, insanı ve tarihsel gerçekliği doğru bir şekilde kavramalıdır. Yazın, nihayetinde insanı yazma sanatıdır. Tarihsel gerçeği kavrayamayan bir zihin, insanın savaşım süreçlerini de anlayamaz. İnsanlaşma süreci, diyalektik materyalizm tarafından doğru bir şekilde ele alınmaktadır.

-Sürecek-

Sanat ve Bilim: Gerçekçiliğin Yansımaları
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Asistantr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!