İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Dr. Erhan Usta, Cumhuriyet gazetesinin sorularını yanıtladı.
– Plan ve Bütçe Komisyonu’nda TBMM bütçesinin görüşüldüğü oturumda TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’a “Öcalan’ın Numan Kurtulmuş sevdası nereden geliyor?” sorusunu yönelttiniz. Bu, aynı zamanda bir tespit sorusu. Bu ifadeleri neden kullandınız?
2013’teki “İmralı Notları” kitabının 12. sayfasında Abdullah Öcalan, mevcut çalışmanın yeterli olmadığını ve bir konvansiyon oluşturulup Kurtulmuş’un bu işin başında olması gerektiğini ifade ediyor. Öcalan bu öneriyi, Kurtulmuş’un Meclis Başkanı olmadığı bir dönemde yapıyor.
‘SEBEBİ CEHALET OLAMAZ’
– Kurtulmuş’un o zamanlardaki görevi neydi?
Kurtulmuş, o dönemde AKP’ye yeni geçmişti fakat fikirleri kamuoyunda biliniyordu. Daha önce “Devletin ülkesi ve milleti olmaz” demişti. Oysa siyaset bilimi eğitimi alan herkes, devletin üç ana unsurunun olduğunu bilir: millet, toprak ve egemenlik. Kurtulmuş, bu unsurları reddediyor. Burada ya derin bir cehalet ya da kötü niyet söz konusu. Cehalet olduğunu düşünmüyorum.
– Bazı medya organlarında en üst seviyede ceza aldığınız belirtildi. Son durum nedir? Sözleriniz cezayı hak ediyor mu, ne bekliyorsunuz?
Bir gazete “en üst ceza verilecek” diye yazdı ve bu şekilde yayıldı. Normal koşullarda ceza vermek istiyorlardı fakat toplumsal destek görünce bu kararlarından vazgeçtiler. İlerleyen zamanlarda ceza verip vermeyeceklerini bilemiyorum. Cumhurbaşkanına, Meclis üyelerine ve Meclis Başkanına hakaret söz konusu olduğunda ceza öngörülüyor; ancak “Türk devleti ve tarihine hakaret” de suçlar arasında yer alıyor. Geçen hafta genel kurulda “Türkiye Cumhuriyeti Devleti katliam yapmıştır, Kürtleri kırmıştır” denildi fakat o DEM Partili milletvekili ceza almadı. Kurtulmuş, komisyondaki olayları çok kişisel bir şekilde ele aldı. Devletin resmi internet sitesinde bir milletvekili için “terbiyesiz” ve “hadsiz” ifadeleri kullanıldı. Bu, bir acizlik göstergesi. Çünkü fikirsel olarak söyleyebileceği bir şey yok. Bu, suçüstü hali.
– Kurtulmuş’un “ellerini ovuşturan çakallar” ifadesinin anlamı nedir sizce?
Bu ifade, bir Meclis başkanına hiç yakışmıyor. Biz bunu üzerimize almıyoruz; açıkça bu işin yanlış olduğunu ifade ediyoruz. Zira bu konuda toplumsal bir mutabakat yok.
– Terörsüz Türkiye süreci ile ilgili değil mi?
Evet, konuşmamda da sorduğum gibi; “Bu vazifeyi size kim verdi?” diyorum. Anayasa size böyle bir görev vermiyor. İç tüzükte böyle bir yetkiniz yok.
– Komisyon yasa ile kurulmadı zaten…
Kesinlikle, iç tüzük Meclis Başkanının yapması gereken işleri tek tek sıralıyor. Kendisine bu konuyla ilgili verilmiş bir görev yok. Bu sebeple Kurtulmuş sıkıştı ve yanıt veremediği için olayı kişiselleştirdi. Olayın başındayım. Komisyonun doğruluğunu ya da yanlışlığını tartışmıyorum; bu yasama organının yapması gereken bir şey değil.
‘MUHALİFLERE TERÖRİST DEDİKLERİ İÇİN KAZANDILAR’
Yasayla kurulmasına gelirsek, eğer bir kanun çıkmış olsaydı ve Meclis Başkanına bununla ilgili bir görev verilseydi, o zaman yapılan işin içeriğine girer, içeriğindeki yanlışları anlatırdım. Ancak bu işi yetkisiz bir şekilde yaptınız. Belki “2023 seçimlerinden yeni çıktık, millet bize ‘teröristle oturun, konuşun, bu işi çözün’ görevi verdi” diyebilirdi ama bu da mümkün değil. Çünkü muhaliflere “terörist” dedikleri için kazanamayacakları bir seçimi kazandılar.
‘APO İLE GÜLEN ARASINDA NE FARKI VAR’
Elli bin kişinin katili olan bir terör örgütünün lideriyle ilgili Meclis’te tezahüratlar yapıldığını gördük. TBMM Başkanı’nın görevleri arasında; Meclisin idari ve mali işlerini yürütmek ve denetlemek var. Meclis’te Apo sloganları atılırken polisi harekete geçirmesi gereken kişi Kurtulmuş ama geçirmedi. Meclis’te terörist başına övgü yapılması kabul edilemez. Terörist Fethullah Gülen ile ilgili tezahürat yapılabilir mi? Apo ile Gülen arasında ne fark var…
– Bugün terörist başı Öcalan için “kurucu önder” deniyor…
Öcalan, hukuk çerçevesinde yargılanmış ve elli bin kişinin katili olmaktan hüküm giymiş bir teröristtir.
– MHP’de siyaset yaptınız. İlk çözüm sürecine karşı olan MHP lideri Bahçeli, ne değişti de Terörsüz Türkiye sürecini başlattı?
Bahçeli özelinde konuşmak istemem; ancak genel olarak şunu söyleyebilirim ki herkes kendi payına düşeni almalı. Bu sürecin milli bir proje olduğu söylenemez. Burada bir devlet aklı yok.
– Neden?
Çünkü devlet aklı tutarlı olmalıdır. İki yıl önce konuşulanlar ve yapılanlar ortada. Bu politika, Ekim 2024’te tam tersi bir yöne evrilebilir. Böyle bir devlet aklı olamaz. Ayrıca, devletin Milli Güvenlik Belgesi vardır; “Kırmızı Kitap” olarak bilinen ve biz bürokratken katkı verdiğimiz bir belgedir. Devletin politikaları oradadır. Teröristle barış olmamalıdır; bu ne zaman değişmiş…
– Devlet politikası değilse nedir?
Bu süreç, Amerikan ve İsrail projelerinin bir parçasıdır. Suriye’de yaşananlar da bununla bağlantılıdır. Şu anda Suriye’de, Amerika ve İsrail’in desteklediği bir terör devleti kuruluyor. Bu devletin varlığı, hemen dünden bugüne oluşmadı. Süreç, birinci çözüm döneminde başlamış olup 12 yılda bu noktaya gelmiştir. Türkiye’deki olaylarla Suriye’deki olaylar eş zamanlı olarak gerçekleşiyor.
– Söz ettiğiniz eş zamanlı neler oldu?
Suriye’de yıllardır kendini koruyan Esad, iki pikapla gönderildi. Böyle bir durum mümkün değil. Burada daha güçlü bir irade var. Bu iradenin kim olduğunu araştırmak gerekiyor.
– Eğer bu bir İsrail Amerikan projesiyse, Cumhur İttifakı da buna önayak mı oluyor? Bununla işbirliği mi yapıyor? Cumhur İttifakı’nın kazancı ne?
Sonunda iktidarı korumak ya da başka bir şeyler olabilir, onu ben bilemem. Cumhur İttifakı’nın herkesin farklı kazançları olabilir. Ancak Cumhur İttifakı’nın topluma el altından söylediği şu: “Türkiye’nin riskleri çok arttı. İçeriği tahkim etmemiz lazım.” Sayın Erdoğan, “İsrail Türkiye’ye saldıracak” dedi. Diyelim ki ciddi olarak İsrail’in
