DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin 2. Olağan İstanbul Gaziosmanpaşa İlçe Kongresi’ne katılarak önemli açıklamalarda bulundu.
Babacan, burada yaptığı konuşmada “Tek sayfaya atılan imza, bize Filistinlileri unutturamaz” diyerek Gazze’deki devam eden savaşın tehlikelerine dikkat çekti. Sözlerine şu şekilde devam etti:
“Gazze’de iki yıl süren büyük bir katliam yaşandı. Geçtiğimiz haftalarda geçici bir ateşkes anlaşması sağlanmasını ve insani yardımların bölgeye ulaşmaya başlamasını olumlu bulduğumu belirtmiştim. Ancak, ateşkes ihlalleri hızla devam ediyor. Özellikle 28-29 Ekim gecesi Gazze’nin kuzeyinde gerçekleştirilen saldırılar sonucunda çoğu kadın ve çocuk olmak üzere birçok insan hayatını kaybetti. Bu durum, savaş ve insanlık suçlarının işlendiğinin bir göstergesi. Biz bu yaşananları asla unutmamalıyız. Tek bir imza, Filistinlilerin yaşadığı acıları unutturmaya yetmeyecek. Biz, İsrail’in uyguladığı vahşete karşı dimdik duruyoruz. Türkiye, temkinini asla kaybetmemelidir.”
“UNUTMAYALIM, DEVLETİN BİRİNCİ GÖREVİ VATANDAŞININ CANINI KORUMAKTIR”
Babacan, Kocaeli Gebze’de meydana gelen ve dört kişinin hayatını kaybettiği bina çökmesiyle ilgili olarak da konuştu:
“Bu hafta Gebze’de yaşanan olay, hepimizin yüreğini dağladı. İnsanların yaşadığı 7 katlı bir bina çökmüş durumda. O bina bir ailenin yuvasıydı, şimdi ise o ailenin mezarına dönüştü. Hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, ailelerine sabır diliyorum. O binanın yanındaki vatandaşlar, 5 ay önce durumu yetkililere bildirerek CİMER’e başvurduklarını ifade ediyorlar. Bu kayıtlar mevcut. Ancak devletin ilgili kurumları gereken önlemleri almadı. Yakınlardaki metro inşaatının zemin kaymasına neden olduğu iddiaları da bulunmakta. Bu iddiaların hepsi titizlikle incelenmeli ve sorumlular belirlenmelidir. Unutmayalım ki, devletin birinci görevi vatandaşının canını korumaktır. Yollar, köprüler ve tüneller elbette önemlidir fakat insan yoksa bunların hiçbir değeri yoktur.”
“AFET İLE MÜCADELEDE YALNIZCA BİR MÜHENDİSLİK ÇALIŞMASI SÖZ KONUSU OLAMAZ”
Babacan, Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğunu vurgulayarak, bu durumu her acı olaydan sonra hatırladığımızı ancak çabuk unuttuğumuzu belirtti. “Deprem, ‘her an gelebilirim, önlem alın’ diyor. Türkiye’de her ay, hatta her hafta büyük veya küçük depremler yaşanıyor. En son Balıkesir Sındırgı’da 6 şiddetinde bir deprem yaşandı. Fakat iktidar bu durumu görmezden gelmeye devam ediyor. Belediyeler ise durumun farkında ama ne yapacaklarını bilemiyorlar. Afetle mücadelede yalnızca mühendislik çalışmaları yeterli değildir. Bu bir vicdan, liyakat ve yönetim meselesidir.”
“DEPREM MESELESİNİ YÖNETMEYE NİYETİNİZ YOKSA BU İŞİ BIRAKIN”
Babacan, merkezi hükümet ve yerel yönetimlerin yıllarca beklemiş, çözüm yollarını tartışmamış ve gerekli önlemleri almakta gecikmiş yöneticilerle karşı karşıya olduğunu ifade etti. “Buradan hem iktidara hem de yerel yöneticilere sesleniyorum; deprem meselesini yönetmeye niyetiniz yoksa bu işi bırakın. Vatandaşa hizmet etme amacınız yoksa, gerekli önlemleri alma beceriniz yoksa, sorumluluğu birbirinize atıyorsanız bu işi derhal bırakın. Bu iş gönül işidir. Millet çözüm bekliyor.”
“ŞU AN TÜRKİYE’DE GENİŞ KESİMLER HIZLA YOKSULLAŞIRKEN, BİR AVUÇ İNSAN SERVETİNE SERVET KATIYOR”
Babacan, Türkiye ekonomisinin kötüye gittiğine dikkat çekerek şöyle devam etti:
“Bugün ülkemizde milyonlarca aile, yalnızca deprem korkusuyla değil, büyük bir geçim korkusuyla da yaşamaya çalışıyor. Edirne’den Hakkari’ye kadar halkımız feryat ediyor. Milletimiz ‘bıktık artık’ diyor. Evine ekmek götürmekte zorlanan, ay sonunu getiremeyen bir ülke haline geldik. Aileler pazara gidip fileyi dolduramıyor, markette sadece etiket okuyarak çıkıyorlar. Bir zamanlar ‘orta direk’ dediğimiz kesim tamamen çökmüş durumda. Şu an Türkiye’de geniş kesimler hızla yoksullaşırken, bir avuç insan servetine servet katıyor. Emekliler yıllarca çalıştıktan sonra, torunlarına harçlık dahi veremeyecek hale geldi.”
“DAR GELİRLİ VATANDAŞLARIMIZIN VERGİ YÜKÜ ÇOK ARTMIŞ DURUMDA”
Babacan, asgari ücretli ve emeklilerin zor durumda olduğunu belirtti. “Gençlerimiz hayal kurmak yerine gelecek kaygısıyla yaşıyor. Bugün Türkiye’de hiç kimse ‘yarın ne olacak’ sorusuna güvenle cevap veremiyor. Özellikle dar gelirli vatandaşlarımızın vergi yükü oldukça artmış durumda. İktidarın ekonomi politikası, dar ve sabit gelirli kesimleri ezmeye ve bir avuç varlıklıya servet transferi yapmaya dayanmaktadır. Kitleleri zenginleştirmeden bu ekonomi programının ne anlamı var?” dedi. Enflasyonun konutta, eğitimde ve gıdada tavan yaptığını ekledi.
“TÜRKİYE’DE GIDA ENFLASYONUNU DÜŞÜRMENİN YOLU TARIMA DAHA ÇOK DESTEK VERMEKTİR”
Babacan, Cumhurbaşkanı’nın pandemi sebebiyle enflasyonun arttığına dair açıklamasını da eleştirdi. “Pandemiden bu yana kümülatif enflasyonu hesapladım. Ekim 2020’den itibaren OECD ülkelerinde ortalama kümülatif enflasyon yüzde 41 iken, Türkiye’de yüzde 713. Buradan çıkan sonuç, gıda enflasyonunun sebebinin maliyetlerdeki artış olduğu. Türkiye’de gıda enflasyonunu düşürmenin yolu tarıma daha fazla destek vermekten geçiyor. Ülke ve ekonomi yönetiminin püf noktasını açıklıyorum; bu işin temelinde adalet, hukuk, ehliyetli ve liyakatli kadrolar ile kararların istişare ile alınması yatıyor. Bunu öğrenmeden ülkeyi yönetmeye kalkarsanız, başarısız olursunuz.”




