1. Haberler
  2. GÜNDEM
  3. Orta Sınıfın Çöküşü: Demokrasi ve Gezi’nin Hikayesi

Orta Sınıfın Çöküşü: Demokrasi ve Gezi’nin Hikayesi

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Orta Sınıfın Düşüşü adlı bir kitap yazdınız. Böyle bir fikir nasıl ortaya çıktı?

İPEK ÖZBEY: Bu eser, iki farklı dönemden gelen ancak benzer toplumsal koşullarda yetişen bireylerin ortak merakından doğdu. Farklı zamanlarda büyümüş olsak da, her ikimizi de şekillendiren benzer bir orta sınıf imajı mevcuttu: Düzenli bir yaşam, güvenli bir gelecek ve emeğin karşılığını alabileceğin bir dünya hayali… Ancak günümüzde bu hayal, kırılganlık, belirsizlik, bıkkınlık ve yorgunluk ile yer değiştirdi. Artık eski orta sınıf hikayesi, kimsenin yarınından emin olamadığı bu dönemde neredeyse bir masal gibi. Dolayısıyla, Orta Sınıfın Düşüşü, iki farklı dönemin tanıklığını bir araya getiren bir toplumsal hikaye olarak öne çıkıyor.

Orta sınıf bilinçli bir şekilde mi yok edildi?

ONUR ALP YILMAZ: Kesinlikle evet. Orta sınıfın mevcut çöküşü, bir tesadüf değil, planlı bir siyasal tercihin sonucudur. Güçlü bir orta sınıf, liyakati, hakkaniyeti ve hukuku talep ederken; keyfiliğe, yolsuzluğa ve otoriterliğe karşı durur. Bugün orta sınıfın yok edilmesi, yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda ahlaki bir çöküş anlamına geliyor. Orta sınıfın düşüşü, demokrasinin de düşüşüdür.

ORTA SINIF KÜLTÜREL OLARAK İTİBARSIZLAŞTIRILDI

– Buradan nasıl bir çıkar sağlanmak istendi?

YILMAZ: Güçlü bir orta sınıf, hesap sorar, hakkını arar ve özgürlüklerine sahip çıkar. Otoriter yönetimlerin çıkarı ise, bireylerin güvencesiz, borçlu ve kaygılı yaşamasından yanadır. Borçlu olan kişi ses çıkaramaz, güvencesiz çalışan birey ise “yarın işim gider mi?” kaygısıyla sesini kısar. Bu nedenle, orta sınıf ekonomik olarak zayıflatılırken, kültürel olarak da itibarsızlaştırıldı. “Elit”, “beyaz Türk”, “seçkin” gibi etiketlerle hedef haline getirildi. Amaç, bilgiye, emeğe ve liyakate dayalı meşruiyet yerine, sadakate dayalı bir meşruiyet inşa etmekti.

Birlikte yazdıkları kitabı beraber imzaladılar

Sözcü yazarı ve Sözcü TV programcısı İpek Özbey ile Onur Alpyılmaz, İnkılâp Kitapevi’nden çıkan eserlerini imzalarken büyük mutluluk yaşadı. Kitaplarının raflarda yer almasıyla birlikte yazarlar, “Biz üzerimize düşeni yaptık, artık size emanet” şeklinde ifade ettiler.

ORTA SINIF KENDİNİ GÜVENSİZ HİSSETTİKÇE OTORİTER SÖYLEMLERE AÇIK HALE GELİYOR

Devlet sadık vatandaş istiyor

Sendikalar, meslek örgütleri ve dernekler, orta sınıfın sosyalleşip dayanışmayı öğrendiği kurumlar giderek zayıfladı.

Eğitim orta sınıf için ne anlama geliyordu, şimdi ne durumda?

İPEK ÖZBEY: Orta sınıf, 20. yüzyılın ortalarında diplomaya ve liyakatle kazanılmış bir konuma sahip olmanın gururunu yaşıyordu. Ancak 1980 sonrasında dünya büyük ölçüde değişti. Eğitim, bir eşitleyici işlevi görmekten çıkıp, çoğu yerde eşitsizlikleri yeniden üreten bir araca dönüştü. Bir diploma, artık sınıf atlamayı garanti etmiyor; tam tersine, borçlu, güvencesiz ama “nitelikli” bir emekçiyi tanımlıyor. İnsanlar hâlâ “okursa daha iyi yaşar” inancına sahip, ancak “okuyabilecek mi?” ve “o eğitim işe yarayacak mı?” sorularıyla yaşıyorlar. Eğitim maliyetli hale geldi; kamu sistemi zayıfladı ve özel eğitim bir ayrıcalık haline geldi. Devlet, eğitimi ücretsiz sunsa bile bunun karşılığında “sadık vatandaş” bekliyor. Bu durum, eğitimin özgürleştirici özelliğini yitiriyor.

Peki ya demokrasi?

ONUR ALP YILMAZ: Orta sınıfın çöküşü, demokrasinin çöküş hikayesidir. Modern demokrasiler, refahın belli ölçüde paylaşıldığı, eğitimle yükselmenin mümkün olduğu ve liyakatin değerli sayıldığı dönemlerde güçlenmiştir. 1945 sonrasında Avrupa’da oluşturulan refah devleti sisteminin temel amacı, insanlara yaşam garantisi ve güven duygusu vermekti. Bu güven, yurttaşların haklarını arayabilmesinin ön koşuluydu. Türkiye’de de 1960 sonrası dönem, SGK, SSK ve kamu istihdamı gibi kurumlarla bu işlevi yerine getirdi. Ancak neoliberal dönemle birlikte bu zemin dağıldı. Sendikalar, meslek örgütleri ve dernekler gibi orta sınıfın sosyalleştiği kurumlar zayıfladı. Ekonomik olarak bireyselleşen, kültürel olarak kutuplaşan toplumlarda, artık kimse kamu yararı adına bir araya gelemiyor. Bu örgütsüzleşme, demokrasinin işleyişini olumsuz etkiliyor. Demokrasi sadece seçimlerden ibaret değildir; aynı zamanda bir sivil kültür ve güven ağıdır. Bu ağ koptuğunda, bireyler yurttaş olmaktan çıkıp, yalnızca seçmen haline geliyor. Günümüzde, demokratik gerilemenin en önemli nedenlerinden biri de bu: orta sınıflar artık demokrasiden uzaklaşıyor. Şu an yaşanan kriz, seçimlerin varlığına rağmen yurttaşlık bağının kopmasıdır.

GEZİ KAYBIN SEMBOLÜ OLDU

Kamuya açık alanlar eskiden ayrışma değil dayanışma mekanıydı

Kent yaşamı bu süreçten nasıl etkilendi?

Kentler, orta sınıfın hem vitrini hem de belleği haline gelmişti. Mahalle kültürü, kamusal alanlar ve günlük dayanışma biçimleri, bu sınıfın ölçülülük, düzen ve makullük gibi değerlerinin mekânsal yansımalarıydı. Ancak son yirmi yılda, inşaata dayalı ekonomi modelinin yükselişi ile birlikte kentler, artık ortak yaşam alanı olmaktan çıkıp, rantın yeniden dağıtıldığı bir piyasa haline geldi. Orta sınıfın “kentli olma” biçimi de önemli ölçüde değişti. Kamusal alanlar —parklar, meydanlar, sokaklar— toplumsal etkileşim, tartışma ve dayanışmanın mekânlarıydı. Ancak şimdi bu alanlar, alışveriş merkezleri, özel siteler ve kapalı sosyal mekanlarla doldu. Bu durum, kentleri kamusallığın değil, ayrışmanın coğrafyası haline getirdi.

Bu da demokrasinin en temel unsuru olan “birlikte görün

Orta Sınıfın Çöküşü: Demokrasi ve Gezi’nin Hikayesi
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Asistantr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

KAI ile Haber Hakkında Sohbet
Sohbet sistemi şu anda aktif değil. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.