Türkiye’nin Almanya ve Avrupa Birliği (AB) vizesi konusundaki taleplerine verilen yanıtlar genellikle olumsuz yönde gelişiyor. Sık sık AB ülkelerine seyahat edenlere, “uzun vadeli vize verileceği” vaadi sunulmuşken, bu sözler hayal kırıklığına uğrattı. Randevu alabilen öğrencilere ve iş insanlarına artık sadece 3 ila 5 günlük vizeler verilmeye başlandı.
Alman vizesi için bekleme süresi ortalama 11 ayı geçerek, bir yıla kadar çıkabiliyor. Bu durum, artık bir insan hakları meselesi haline gelmiş durumda. Düğün, cenaze, iş görüşmesi ve önemli toplantılar gibi etkinliklere katılmak isteyenler, randevu almadıkları için gidebilme imkânına sahip olamıyor. Öğrencilerin eğitim süreçleri olumsuz etkilenirken, aile birleşimleri de gerçekleşemiyor.
ESKİ KUYRUKLARDAN BETER
2005 yılından önce, konsolosluklar önünde uzun kuyruklar yaşanıyordu. Türk basınının çabaları sonucunda randevu sistemine geçildi. Ancak zamanla randevuların karaborsaya düşmesi, durumu daha da kötüleştirdi. Artık kuyrukların ötesinde, randevuların satılması gibi bir sorunla karşı karşıyayız.
Özellikle turlar veya toplu başvurular aracılığıyla randevuları ele geçiren kişiler, her bir randevuyu 250 ile 5000 Euro arasında fiyatlarla satıyor. “Altın”, “Platin” ve “VIP” randevu adlarıyla iDATA’ya yönlendirilen başvurulardan para talep ediliyor. Üstelik, randevu alınsa bile vize alma garantisi bulunmuyor.
BÜYÜKELÇİLİK TAM SESSİZ
Almanya’nın Türkiye’deki Büyükelçiliği, mevcut krizi çözmekte yetersiz kalıyor. İnternet sitelerinde “Yoğunluk nedeniyle uzun sürecek” gibi, beş yıldır değişmeyen açıklamalar yapılıyor. İki ülkenin yetkilileri, konuyu yanlış noktalardan ele alarak, biometrik pasaport gibi ayrıntılarla uğraşırken, “Aday üye olan Türkiye’nin vatandaşlarının AB’ye vizesiz seyahat hakkını” göz ardı ediyor ya da unutturuyor. Bu durumda, AB’nin Türkiye’yi kandırdığı ve kendi sistemini dayatmış olduğu anlaşılmakta.
HER TÜRK ARTIK KAYDEDİLECEK
Biometrik pasaportlarla AB’ye giriş, avantaj olarak sunulsa da, bu durum pasaport kuyruğunda beklemeyi azaltmaktan öte bir fayda sağlamıyor. Ayrıca, AB üyesi ülkelere girmek isteyen her Türk, sistematik olarak kaydedilecek. Bu, adeta bir “AB fişlemesi” uygulaması haline geliyor. Giriş-çıkış anları bilgisayarlar aracılığıyla kaydedilecek ve herhangi bir soruşturma durumunda, kayıtlar ön plana çıkartılacak.
FİŞLEMENİN OLASI SONUÇLARI
Bu durum, ülkeler arası vergi hukuku, oturma izinleri, yabancılar hukuku, iltica hakkı, siyasi veya adli takibat, sosyal yardımlar ve emeklilik hakları gibi birçok alanda hukuki sonuçlar doğurabilir. Her geçen gün AB’nin yenilikleri uygulanırken, Türk vatandaşlarına uygulanan vize işlemlerinin sertleşmesi, bu durumu daha da çelişkili hale getiriyor.