1. Haberler
  2. SİYASET
  3. Voltaire’den Deprem, Kötülük ve İyimserlik Dersleri

Voltaire’den Deprem, Kötülük ve İyimserlik Dersleri

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

“Hadi, gelin de dikkatle seyredin bu korkunç yıkıntıları,/ Küllerini şu talihsizin, şu döküntüleri, şu kalıntıları…” Bu sözler, Voltaire’in 1 Kasım 1755 tarihinde Lizbon’da meydana gelen büyük felaketi ele aldığı “Lizbon Felaketi Üzerine Şiir” adlı eserinde yer alır. Richter ölçeğine göre 9 şiddetinde olan bu deprem, yaklaşık yüz bin insanın hayatını kaybetmesine yol açmıştır. Şiir, bazı yorumcular tarafından Tanrı’ya karşı bir başkaldırı olarak değerlendirilmiş, kötülükleri abartmakla eleştirilmiştir. Voltaire, bu eleştirilere yanıtını “Candide ya da İyimserlik” adlı eseriyle vermiştir.

***

“Candide ya da İyimserlik” eserini Türkçeye kazandıran Server Tanilli, Voltaire’i “Aydınlanma çağının kutup yıldızı” olarak tanımlar. Bu eser, iyilik ve kötülüğün iki farklı yüzünü temsil etmektedir. Tanık olduğu korkunç olaylar karşısında insan doğasının nasıl zayıfladığını ortaya koyarken, dünyayı düzeltme sorumluluğunu Tanrı’dan çok insanlığa yüklemektedir. Kitapta yer alan “Gelecekteki Depremlerin Önlenmesi İçin Harikulâde Bir Ateş Nasıl Yakıldı?” bölümü, Portekizli din adamlarının harabeye dönen kenti yeniden inşa etmek için devasa bir engizisyon ateşi yakma kararı almalarını anlatır ve okuyucuları derinden etkiler.

***

1 Kasım 1755 tarihi, Hıristiyanların her yıl Azizler Günü olarak kutladıkları bir gündür. Deprem, altı dakikadan fazla sürer ve kurtulanlar limana sığınır. Denizin çekildiğini gören bazı insanlar, Tanrı’nın kendilerine bir mesaj verdiğine inanırlar. Bir saat içerisinde büyük bir tsunami meydana gelir ve deniz kıyısına gidenler de hayatlarını kaybeder. Azizler Günü dolayısıyla yakılan mumlar devrilerek korkunç yangınlara neden olur. Lizbon’da ayakta kalan tek yapı ise bir genelevdir. Bu olayların ardından kilise, bildiği yolda devam eder. Voltaire, bu süreci eserinde detaylı bir şekilde ele alır. Ülkenin önde gelenleri ve din adamları, Lizbon şehir meydanında engizisyon ateşini törenle yakar. Öncelikle, depremin sorumlusu olarak belirlenen iki kişi, “şeytan girmesi” gerekçesiyle diri diri yakılır. Böylece, ülkede depreme neden olan pek çok günahkâr olduğu iddia edilir ve büyük bir cadı avı başlatılır.

***

Voltaire, “Candide ya da İyimserlik”te Katolik kilisesinin akılla çelişen bu tutumunu alaycı bir dille eleştirir. Kitap yayımlandıktan sonra birçok kez yasaklansa da geniş kitleler tarafından kabul görmüştür. Lizbon halkının bu kadar büyük bir günah işlemediği; aksine, Avrupa’nın diğer şehirlerine, özellikle Paris ve Londra’ya göre daha masum bir yaşam sürdüğü gerçeği, kilisenin akılcılığı dışlayan kader planını geçersiz kılmaktadır. Lizbon depremi, Avrupa’da akılcı düşüncenin doğuşunu simgeler.

***

17 Ağustos 1999 depreminin ardından Türkiye, Lizbon depremindeki gibi akılcı düşüncenin öne çıkmasını sağlayacak bir dönüşüm içine girmedi. Aksine, yüksek maneviyat anlayışına sahip bir muhafazakârlığa teslim oldu ve hızlı ekonomik büyümenin cazibesine kapıldı. Rant zenginleri teşvik edilip, bu durum siyasal anlayışın genel çerçevesini belirledi. Burada önemli olan felaketin kendisi değil, eleştirel akla dayanan birikimin patlamasıydı. Geçtiğimiz günlerde Sındırgı’da meydana gelen deprem, hâlâ ders almadığımızın bir göstergesidir.

***

Ancak tüm bu olguları ağır aksak bir şekilde önümüze koyan, günlük yaşamdan siyasete uzanan ahlaksızlığın sıradanlaşması olmuştur. Bu toplumda etik değerlerin alaşağı edilmesi, kötülüğün yaygınlaşmasına yol açtı. Hırs, para kazanmanın meşru bir yolu olarak görülmeye başlandı. Günümüz dünyasında ahlak ve para ilişkisini en iyi şekilde ifade eden Brecht, “Önce ekmek gelir, ardından ahlak” demiştir.

***

Yaşadığımız depremler, bu ülkeye sınıfsal bir bakış açısı olmadan parlatılan, sonrasında rant için bütün değerleri silen siyasetçilerin ve onların destekçilerinin bir sonucudur. Sındırgı depreminde yıkılan evler ve Özlem Çerçioğlu’nun partisine oy veren seçmeni göz ardı ederek başka bir partiye geçmesi, etik değerlere sınıfsal bakamayanların sorununu gözler önüne sermiyor mu? Mesele sadece Çerçioğlu’nun başka bir partiye geçişi mi? Yoksa onu aday gösterenlerin tutumları da mı sorgulanmalı? Tüm bu olayları görüp sesini çıkaran bizlerin sorumluluğu nedir?

***

Voltaire, “Candide ya da İyimserlik” eserinin sonunda, yaşanan tüm acılara ve ağır kayıplara rağmen bir iyimserlik mesajı verir. Candide, İstanbul’a gelir ve bir dervişle karşılaşır. Derviş ona, “Anlattıkların güzel bahçemize de bakmamız gerek…” der. Bu ülke bizim en kıymetli bahçemizdir. Ancak siz onu kuruttunuz!

Voltaire’den Deprem, Kötülük ve İyimserlik Dersleri
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Asistantr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

KAI ile Haber Hakkında Sohbet
Sohbet sistemi şu anda aktif değil. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.