Sahte imza kullanılarak yüzlerce sahte diploma üretildiği iddiaları, Türkiye’nin gündemini sarstı. Bu gelişmeler, kamu kurumlarının güvenilirliğini sorgulatırken, siyaset dünyasında da skandal iddiaların gündeme gelmesine neden oldu.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Dışişleri Bakan Yardımcısı Nuh Yılmaz’ın yüksek öğrenimleriyle ilgili şüphelerin olduğu öne sürüldü.
Bu iddiaları gündeme getiren isim, CHP’nin Dışişleri Bakanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve CHP İstanbul Milletvekili emekli diplomat Namık Tan oldu.
Namık Tan, resmi X hesabından yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi:
“SİSTEMİK ÇÖKÜŞ VE AKP
Yurttaşların devlete emanet ettiği kişisel bilgilerin ele geçirildiği ve yasa dışı işlerde kullanıldığı iddia ediliyor.
Bu durumu, basbayağı bir ‘paralel e-devlet’ yapılaşması olarak tanımlamak mümkün.
Öne çıkan e-imza skandalı, AKP’nin kurumsal erozyona nasıl zemin hazırladığını ve devletin temel yapı taşlarının nasıl aşındığını gözler önüne seriyor.
AKP, devletin güven ilişkilerini zedeleyen ve kurumların onurunu zayıflatan bu çürümenin baş temsilcisi konumunda. Bu skandal, sıradan bir suiistimalden çok, cezasızlık kültürü ve kurumsal yozlaşmanın bir sonucu olarak değerlendiriliyor.
Yalnızca haksız kazanılmış makamlar değil; aynı zamanda yüzlerce liyakatli bireyin hakkı, gençlerin umutları ve yurttaşların devlete olan güveni de kaybediliyor.
Bütün bu süreç, istihbarat teşkilatını yöneten dinamik ikilinin, şimdi de dışişlerinin yönetimini ele geçirmesiyle devam ediyor.
İkili, en küçük bir eleştiride hemen savunmaya geçerek “İsrail!” diye bağırmaya başlıyor, ancak bir numaralı sorumlu olan ABD hakkında ise sessiz kalıyorlar.
Hakan Fidan ve Nuh Yılmaz’ın ortak noktalarından biri, ikisinin de yüksek öğrenim dereceleri hakkında ciddi soru işaretlerinin bulunması.
Bunlardan birinin uzaktan eğitimle mezun olduğu ABD üniversitesinin denkliği belirsizken, diğerinin sosyoloji doktorasında hem yurtiçinde hem de yurtdışında tutarsızlıklar dikkat çekiyor.
Sonuç olarak, devlet ciddiyeti meselesinin, yalnızca kasılarak poz vermek ve kaşlarını çatmakla değil, aynı zamanda liyakatle ilgili olduğu unutulmamalıdır.”