DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında önemli açıklamalarda bulundu.
Doğan, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kurulacak komisyona dair olarak, “Aylar önce bu kürsüden Meclis komisyonunun barış ve demokratik toplum süreci ile ilgili rolünü anlatmaya çalıştık. Bu, yeni bir tartışma değil; Türkiye’de ihtiyaç duyulan bir komisyon olmanın ötesinde, dünya genelinde benzer süreçlerde bu tür komisyonların işlevsel roller üstlendiği bilinmektedir. Bu durum son derece olağan bir durumdur. Olağan olan bir diğer nokta ise bu komisyonun çoğulcu bir yapı üstlenmesi, çalışmasını çoğulculuk ilkesine dayandırarak düzenlemesidir. Türkiye’de, Meclis çatısı altında temsiliyet bulunduran tüm siyasi görüşlerin temsil edilmesi kadar doğal bir durum olamaz. Dolayısıyla, bunlar bizim başlangıçta hedeflediğimiz ve arzu ettiğimiz gelişmelerdir” şeklinde konuştu.
‘TARTIŞMALARIN MAKSATLI OLMADIĞINI KİMSE SÖYLEYEMEZ’
Komisyon etrafında süren tartışmalara değinen Doğan, “Komisyonun şeffaflığı ve çalışma yöntemleri üzerine, ilk toplantısını gerçekleştirdikten sonra daha net bilgilere sahip olacağız. Ancak henüz bu konuda somut bilgiler ortada yokken, siyasi partiler üyelerini belirlemeye yeni başlarken, bu konuya dair tartışmalar sürerken, komisyonun tarihi bir fırsatı hukuki zeminde kalıcı hale getirmek üzere yola çıkmaya hazırlandığı bir dönemde, sanki bambaşka sebeplerle kuruluyormuş gibi algı yaratılmaya çalışılmasını kimse bize inandıramaz. Bu tür tartışmaların maksatlı olduğunu söylemek de mümkün değildir. Bunun yanında, Türkiye’nin uzun yıllardır biriktirdiği kutuplaşma ve öfke siyasetinin ülkeye neler getirdiğini bir kez daha gözler önüne seriyoruz” ifadelerini kullandı.
Doğan, “Bu tarihsel fırsatı kalıcı hale getirmenin en önemli unsurlarından biri, ciddiyet, sorumluluk ve cesarettir. Bahsettiğimiz konu, sadece bugünü değil, geçmişi de değil; aynı zamanda yarını ve geleceğimizi de ilgilendiriyor. Bu nedenle, bu meseleye ciddiyetle yaklaşmak gerekiyor. Masada yer almak, çözümün itici gücü olmak, sürece ivme kazandırmak, Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında yer almak demektir. Biz, Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında bu ülkedeki tüm farklılıkların kendi özgünlükleriyle ve temsiliyetleriyle yer alabilmesini istiyoruz ve bunun mücadelesini veriyoruz” dedi.