1. Haberler
  2. MAGAZİN
  3. Yazar Olmanın Ardında: Kendi Duygularımı Okudum

Yazar Olmanın Ardında: Kendi Duygularımı Okudum

Yazar Olmanın Ardında: Kendi Duygularımı Okudum
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

İnsan bazen anlatacaklarının ağırlığı altında kalıp, söze nereden başlayacağını bilemez. Kendi derinliklerinde kaybolmaktan endişe eder. Ben, yazar olarak adlandırılan bir sıfatı taşıdığım kadar, öncelikle bir okurum. Burada yalnızca kitapları değil; insanları, yüzleri, elleri, sesleri, sessizlikleri, hayvanları, bitkileri, doğayı… Kısacası gözümün, kulağımın gördüğü ve duyduğu her şeyi okurum.

Geçtiğimiz kasım ayında meme kanseri teşhisi aldığım günden bu yana sustum. Yazmaya ara verdim. Tüm dikkatimle kendimi okumaya yöneldim. El yazım pek düzenli değildir ama yüzüm okunaklıdır; buna rağmen kendimi anlamakta zorlandım. Bu süreçte mahremiyetimi korumak istedim.

Çevremde sıkça, ne düşünmemiz ve nasıl hissetmemiz gerektiği konusunda yönlendirmeler yapan kişiler belirmeye başladı. Birçoğu iyi niyetle olayı sarıp sarmalamaya çalışırken, bazen doğru müdahale yerine yanlış olanı yapıyorlardı.

“Duygu zabıtaları” içimden geçerken, “Onlar bana iyi gelmiyor,” dedim.

DUYGU MONİTÖRLÜĞÜ

Kendime güvenlik şeridi çektim ve öncelikle kendi duygularıma odaklandım. İlişkilerin adının bile konulmadığı, savaşların bile ilan edilmeden başladığı bu karmaşık çağda, kişinin kendi hislerini tanımlaması hiç de kolay değil. Duygularımın adını koymak, benim için bir terapi gibi her zaman iyi gelmiştir.

Duygu I: Korku.

Hücrelerim aralarında bir karmaşa yaşıyor, sanki içimde bir cunta oluşmuştu. Kendimin düşmanı olmak hiç hoş bir şey değil. “Korkuyorum” dedim, bu kelimeleri sesli olarak kendime yönelttim.

Duygu II: Kaygı.

“Bu durumu tatlıya bağlayabilir miyiz?” diye içimde bir pazarlık yaparken, geleceğe dair korkularım arttı. Geleceğin belirsizliği…

Duygu III: Yüzleşme

Hayatım boyunca çocuklar ve kadınlarla ilgili konulara kafa yordum; ancak kendi kadınlığımı her zaman çocuksulukla örtbas ettim. Görüntüme öncelik vermeyen biri oldum ve fiziksel iltifatları hep geçiştirdim. Hâlâ bu özelliklerimi değerler paketimde öne çıkaracak bir meziyet olarak görmüyorum ama kendi kadınlığımı bu kadar baskılamamalıydım. Hoş görünmek yasadışı değil ama iş dünyasında, özellikle entelektüel sahada, sanki bir suçmuş gibi hissettiriliyor.

Kendime yabancılaşmayı sevmem. Bu yüzden saçımı yandan ayırmaktan bile kaçınırken, bir gün kel oldum. Saçlarım, kaşlarım ve kirpiklerim gitti. Her ay geçirdiğim adet günleri… Doğurganlığım, ve memelerim… Kadın olmaya dair her şey bir günde elimden alındı. Aynı anda birçok acıyı yaşarken, menopozun ateş basmalarına bile fırsat bulamadım.

Duygu IV: Pişmanlık

Kaç kez “Bebeğe beslenme, erkeğe eğlence meme… Memeler bizim için işe yaramıyor,” dedim. Böyle bir şey söylediğim için pişman oldum ve bedenime zarar verdiğimi düşündüm. Ancak yine de yeni romanımda benzeri bir cümle kurdum.

Duygu V: Güven

Doktorlarım konusunda çok şanslıyım. Onlara duyduğum güven, benim için büyük bir konfor oluşturdu. Bilimdeki ve tıptaki gelişmelere güvenmek önemli. Sadece bilim insanlarının söylediklerini dinlemek ve onlara kulak vermek gerek.

“Duygu zabıtaları”nın baskın etkilerine rağmen, ne ceza ne de kendimde bir kusur arayışına girdim; “Bu neden benim başıma geldi?” diye sızlanmadım. Maalesef, her yedi kadından biri bu durumu yaşıyor. Yani olumlu veya olumsuz anlamda hiçbirimiz o kadar da özel değiliz. İyi haber ise, çözümler var.

TESADÜFÜN GÜCÜ VE HARİKA HEKİMLER

Her yıl düzenli kontrollerim sayesinde tümör erken teşhis edilebildi. Bu son derece önemli bir durum. Genellikle bu tür şeyler aniden meydana geliyor ve insanlar ne yapacaklarını bilemiyor. Biz bilemeyiz ama bilenler var.

2 (1)-2

“Ne yapacağım şimdi?” sorusunu sorarken karşıma Uzm. Dr. Didem Altay Gazi çıktı. Şefkatle ve kendinden emin bakışlarla beni meme cerrahı Prof. Dr. Mustafa Tükenmez’e yönlendirdi. Bir dizi tetkik, görüntüleme ve biyopsi sonrasında önce tedaviye, ardından cerrahi operasyona karar verildi. Çok şanslıyım ki, onkoloji tedavimi Prof. Dr. Pınar Saip ve Prof. Dr. Mehmet Akif Öztürk üstlendi.

Anlama ve öğrenme arzumdan vazgeçtim. Bu konu hakkında hiç çalışmadım ve araştırmadım. Öğrenmek istemedim, az bilip kafamı karıştırmak istemedim. Kan tahlili sonuçlarıma bile bakmadım. Emin ellerde olduğumu biliyordum ve tesadüfün gücüne inandım.

Sağlık Bakanlığı, ilaçlarımı onaylamak için beklerken, Mustafa Tükenmez iki memenin de boşaltılacağını söyledi. Aynı operasyonda plastik cerrah Doç. Dr. Emre Hocaoğlu da protezleri takacaktı. Bu haberi aldıktan sonra söyleşi ve imza etkinliğimi iptal etmedim; İBB’nin Başakşehir Kadın Merkezi’ne gidip, romanlarımda işlediğim sosyal meseleler ve kadınların karşılaştığı zorluklar hakkında konuştum. Ardından Boğaziçi Üniversitesi’nde konuk olacağım derse yetişmek için koşturdum. Araçtaki şoför telefon görüşmelerimi duyduğunda gözleri doldu; onun yüzünü okuduğumda üzgün hissettim.

BİR KAR KÜRESİNDE BAHARI BEKLEMEK

Sağlık Bakanlığı iki hafta sonra ilaçlarımı onayladı ve 16 saat içerisinde tedavim başladı.

Yeni Proje 2025 06 22T110856.752

Tedavinin ilk kısmı tamamlandı, ancak çeşitli nedenlerle ameliyatım belirsiz bir tarihe ertelendi. Uzun bir hikâye. Kaygılarım artmışken, cerrahi operasyon önceden planlandığı gün gerçekleştirildi. Tek sıkıntı, bu durumu 18 saat önce öğrenmemdi… Prof. Dr. Emre Çamcı anestezi muayenesini acilen yaptı ve ameliyathaneye yetişebildim.

Bu süreçte karşılaştığım daha pek çok doktor ve sağlık çalışanı, yolumu aydınlattı. Hepsine minnettarım. Beni neredeyse evlat edinen rady

Yazar Olmanın Ardında: Kendi Duygularımı Okudum
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Asistantr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!