Yaz mevsiminin gelişiyle birlikte artan sıcaklıklar, vücudun su ihtiyacını önemli ölçüde etkiliyor.
Yaz aylarında terlemenin artması ve vücut ısısının düzenlenmesi, su ihtiyacındaki artışın başlıca sebeplerinden biri olarak öne çıkıyor.
Su tüketiminin fiziksel faydalarının yanı sıra ruhsal açıdan olumlu etkileri olduğu konusunda uzmanlar çeşitli değerlendirmelerde bulundu.
Özellikle yaz aylarında susama hissinin gelmesini beklemenin yanlış olduğunu belirten Nefroloji Bölümü Uzm. Dr. Merve Aktar, düzenli aralıklarla su içmenin dehidrasyonu önlemenin en etkili yolu olduğunu vurguladı.
Aktar, yetişkinler için ideal su miktarının günde 2,5 ila 3,5 litre arasında değiştiğini ifade etti. Su ihtiyacının yaş, aktivite düzeyi ve özel durumlara bağlı olarak farklılık gösterdiğini de ekledi.
Çay ve kahve gibi içeceklerin su yerine geçmeyeceğine dikkat çeken Aktar, “Kafein içeren içecekler, vücudun su kaybetmesine yol açabilir. Kafein, her 100 miligram için vücuttan 150 mililitre su atılımına neden olur. Bu yüzden, bir fincan Türk kahvesi içtikten sonra iki bardak su içilmesi önerilir. Bu içecekler suyun yerini almaz, aksine vücudu daha fazla suya ihtiyaç duyar hale getirebilir” şeklinde konuştu.
Vücudun susuz kaldığını gösteren belirtiler
Aktar, suyun genel sağlığa olan faydalarını şu şekilde sıraladı: “Eklem ağrılarını önler, hareket kabiliyetini artırır. Vitamin ve minerallerin hücrelere ulaşmasına yardımcı olur. Böbreklerin ve karaciğerin toksinleri temizlemesine destek olur. Cildin genç ve canlı görünmesini sağlar. Kabızlığı önler ve sindirim sisteminin düzenli çalışmasına katkıda bulunur.”
Vücudun susuz kaldığını gösteren bazı erken belirtilere de değinen Aktar, “Konsantrasyon bozukluğu, baş ağrısı, kas krampları, koyu sarı idrar, ağız kokusu, kabızlık ve ani ruh hali değişimleri gibi işaretler gördüğünüzde su tüketiminizi artırmalısınız” dedi.
Uzun süreli ve yetersiz su alımının böbrek hastalığı riskinde artış, taş oluşumu ve kardiyovasküler problemlerde potansiyel artış gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceğini belirten Aktar, su ile zihinsel performans arasındaki ilişkiye de dikkat çekti:
“Su eksikliği zihinsel performansı direkt olarak etkileyebilir. Yapılan son çalışmalar, hafif dehidrasyonun bile bilişsel fonksiyonlar üzerinde belirgin etkileri olduğunu göstermiştir. Dikkat ve konsantrasyon düşüşü, hafıza ve öğrenme süreçlerinde potansiyel etkiler, ruh hali ve bilişsel esneklik üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir.”
Aktar, su tüketiminin ruhsal sağlık açısından önemine de dikkat çekerek, “Kronik dehidrasyon, anksiyete riskinde yüzde 30 artışa neden olabilir. Depresyon belirtilerinde yüzde 25 şiddetlenme görülebilir. Uyku kalitesinde yüzde 40 düşüş yaşanabilir. Yeterli su, ruh halini dengelemeye ve stresi azaltmaya yardımcı olur” dedi.
Su içmeyi unutanlara ipuçları
Aktar, yoğun iş temposunda su içmeyi unutmanın sık rastlanan bir durum olduğunu belirterek, “Ofis çalışanları her e-posta bildiriminde üç yudum su içebilir, toplantı başlangıçlarında su molası verebilir veya bilgisayar ekranına su damlaları etiketi yapıştırabilirler. Bu tür yöntemler hatırlatıcı işlevi görebilir” ifadelerini kullandı.
Teknolojiden ve yaratıcılıktan faydalanarak su tüketimini artırmanın mümkün olduğunu vurgulayan Aktar, akıllı bilekliklerle titreşimli uyarılar ayarlamak, her su içişte sanal bitkilerin büyüdüğü uygulamalar kullanmak, renk değiştiren termostatlı bardaklar ve su içtikçe açılan kilitli telefon uygulamaları gibi yöntemlerin de su alımını destekleyebileceğini belirtti.
Yeterli su alımı mental yorgunluğu azaltır
Beslenme ve Diyetetik Uzmanı Diyetisyen Safiye Keskin, susama hissine bağlı kalmanın doğru olmadığını ve planlı su tüketimini önerdiğini belirtti. Saat başı bir bardak su içme alışkanlığının geliştirilmesi gerektiğini ifade etti.
Uzun süreli susuzluğun vücuda etkileri hakkında bilgi veren Keskin, “Kronik yetersiz sıvı alımı böbrek taşı ve kronik böbrek hastalığı riskini artırır. Dışkı yumuşaklığında azalma ve kabızlık sorunlarına yol açar. Su, cilt hücrelerinin elastikiyetini ve nemini korur. Dehidrasyon, cildin mat, kuru ve solgun görünmesine neden olur. Beynin yaklaşık yüzde 75’i sudan oluşmaktadır” dedi.
Yeterli su alımının mental yorgunluğu azalttığını, algılama, karar verme ve dikkat süresi gibi bilişsel fonksiyonları optimize ettiğini belirten Keskin, “Yeterli su alımı sağlanamadığında reaksiyon süresi uzar, bellek kapasitesi düşer ve zihinsel yorgunluk artar. Ofis ortamında çalışanlar ya da öğrenciler, çalışma masalarında su bulundurmalı ve molalarda su içmeye özen göstermelidir” şeklinde konuştu.
Su hatırlatıcı uygulamalar, görsel hatırlatıcılar ve suyu limon, çubuk tarçın ya da meyve dilimleriyle lezzetlendirmenin, su içmekte zorlananlara yardımcı olacağını belirten Keskin, 1,5-2 litrelik su şişelerini gün boyunca bitirmeyi hedeflemenin de önem taşıdığını vurguladı.
Keskin, serinlemek amacıyla çok soğuk su tüketimine ilişkin, “Ilık ya da oda sıcaklığında su tercih edilmelidir. Aşırı soğuk su, hızlı içildiğinde mide kramplarına yol açabilir ve hassas kişilerde migreni tetikleyebilir. Boğaz enfeksiyonları riski artabilir” ifadelerini kullandı.
Suyun ruhsal sağlıktaki önemine de değinen Keskin, “Dehidrasyon, anksiyete, stres