Kurban Bayramı’nın yaklaşmasıyla birlikte medya, sıkı hayvan pazarlıklarına yoğun bir şekilde yer vermeye başladı. Celep görüntüleri, muhataplarının elini bırakmayarak “tamam” diyene kadar müzakere yürüttüğünü gösteriyor. Trump’ın 2.0 döneminde ise gümrük vergisi pazarlıkları da benzer bir tablo sergilemekte. Geçtiğimiz hafta, Avrupa Birliği’nin görüşmelerde yavaş hareket etmesine tepki gösteren ABD Başkanı, 2 Haziran’dan itibaren yüzde 50 oranında gümrük vergisi uygulayacağını duyurdu. Ancak Pazar günü AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in “Niyetimiz ciddi, işi hızlandırmaya hazırız, yeter ki biraz zaman tanı” şeklindeki telefonunun ardından Trump, 9 Temmuz’a kadar ek süre tanıdığını açıkladı.
Ekonomik durgunlukla mücadele eden AB ülkeleri için ABD’ye yönelik ihracat hayati bir önem taşıyor. Yıllık yaklaşık 600 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirilirken, 250 milyar dolarlık dış ticaret fazlası elde ediliyor. Çin ile de benzer şekilde, 2024 tahminlerine göre yaklaşık 237 milyar dolarlık bir açık söz konusu. Ancak ihracat, ekonomik yavaşlama sorununu bir nebze olsun hafifletebilmekte.
AB EKONOMİK RAPORU
Hatırlanacağı üzere Trump, 2 Nisan Kurtuluş Günü konuşmasında AB’ye yönelik yüzde 20 gümrük vergisi uygulamış ve bir hafta içinde finansal piyasalardaki belirsizlik nedeniyle bu oranı yüzde 10’a indirmişti. Alüminyum, çelik ve otomotiv sektörlerinde daha önce uygulanan yüzde 25’lik vergi ise devam etmekte; ayrıca mikro işlemciler ve eczacılık ürünlerine muafiyet tanınmıştı.
AB’nin 2025 İlkbahar Ekonomik Raporu’na göre, yüzde 20 gümrük vergisi uygulaması, ABD’ye yönelik ihracatı yavaşlatarak bölgenin GSYH’sini 2025-2075 yılları arasında her yıl yalnızca yüzde 0,2 oranında düşürecek. Ancak ABD’deki olumsuz etkilerin daha yüksek olacağı öngörülmekte; 2025’te GSYH’nin yüzde 0,6’sı, sonraki iki yılda ise yüzde 1 oranında bir daralma bekleniyor. Rapor, ABD’ye yönelik ihracatta yaşanacak darbenin iki ana kanaldan telafi edilebileceğini ifade ediyor. İlk olarak, AB ihracatçılarının, ABD üreticilerinin maliyet artışları ve diğer ülkelerin misillemeleri nedeniyle rekabet gücünde zayıflama yaşayarak pazar paylarının artacağı öngörülüyor. İkinci olarak ise, Çin’e uygulanan daha yüksek gümrük vergileri sayesinde bazı AB şirketlerinin bu pazardaki payı kapması bekleniyor. Ancak 19 Mayıs’ta yayımlanan rapordan sonra Trump’ın ani açıklaması, hesapları karıştırarak Brüksel’de paniğe yol açtı.
Bu tür ince hesaplamaların, “Benim halim ne olacak?” kaygısıyla endişelenen Fransız şampanya ve İtalyan parmesan peyniri üreticilerini ikna etmesi pek mümkün görünmüyor. Bazı ülkeler ve sektörler, ticaret savaşlarından orantısız bir biçimde olumsuz etkileniyor ve bir an önce çözüm yolları talep ediyorlar.
HANGİ SEKTÖRLER ETKİLENİYOR
Financial Times, bu kırılganlık noktalarını detaylı bir şekilde incelemiş. Trump’ın vergilerinden en fazla etkilenecek ülkeler arasında Almanya, İrlanda, İtalya ve Fransa öne çıkıyor. Sektör bazında ise 200 milyar avroluk makine ve otomotiv, 160 milyar avroluk kimya endüstrisi ve 25 milyar avroluk yiyecek ve içecek sektörü sıralanmakta.
AB’nin ABD’ye ilaç satışları, 2024 yılında 80 milyar avroya ulaşması bekleniyor. Bu durum, şarap ve peynir satışlarından farklı olarak, iki taraf için de ciddi insani sonuçlar doğurabilecek bir mesele. Obezite ve diyabet ilaçları üreten Danimarkalı Novo Nordisk gibi firmalar ve düşük vergileri fırsat bilerek üretimlerini İrlanda’ya kaydıran ABD ilaç devleri bu durumdan etkilenmekte.
Havacılık sektöründe ise Boeing ve Airbus, gelişmelerden endişe duyuyor. Amerikalı üretici Boeing, İtalya dahil pek çok Avrupa ülkesinden yedek parça temin ettiği için durumdan rahatsızlık duyuyor. Ryanair gibi havayolu şirketleri ise uçak fiyatlarının artmasının maliyetlerini yükselteceğinden ve işlerini olumsuz etkileyeceğinden endişe taşımakta.
Otomotiv üreticileri, ABD’nin Birleşik Krallık’a yönelik vergileri yüzde 10’a düşürmesinin ardından benzer bir uzlaşma beklerken, Trump’ın yeni hamlesi karşısında tedirginlik yaşıyorlar. Zira AB, geçtiğimiz yıl ABD’ye 760 bin otomobil ihraç ederken yalnızca 170 bin araç ithal etti. Özellikle Audi ve Porsche gibi ABD’de üretim tesisi olmayan firmaların kısa vadede üretimlerini Amerika’ya kaydırmaları mümkün görünmüyor.
Yiyecek ve içecek sektöründe ise Fransız şampanyaları ve İtalyan peynirleri öne çıkarken, ABD’den ithal edilen meyve, sebze ve kuruyemişler önemli bir dış ticaret fazlası sağlamaktadır.
GÜMRÜK VERGİLERİNİN SINIFSAL SONUÇLARI
Tartışmalar gümrük vergisi oranları üzerinden yapılsa da, ithal ürünlerdeki fiyat artışlarının ABD’deki farklı toplumsal kesimleri nasıl etkileyeceği konusu genellikle göz ardı ediliyor. Çin’den ithal edilen elektronik, elektrikli ev aletleri ve tekstil ürünleri, özellikle alt-orta sınıfı etkilerken; AB’den ithal edilen lüks ürünler, parfümler ve spor otomobiller, daha çok üst gelir gruplarının tüketim alışkanlıkları içinde yer alıyor.
AB’NİN YAPISAL SORUNLARI AĞIRLAŞIYOR
AB’nin karşılaştığı sorunlar yalnızca ihracatla sınırlı değil. Trump’ın ikinci döneminde NATO’nun Avrupa güvenliğine yönelik taahhütlerinin sorgulanması, AB ülkelerinin silahlanma harcamalarını artırma kararı almalarına neden oldu.
Özellikle Almanya, ekonomik durgunlukla mücadele eden ülkeler arasında, savunma ve altyapı yatırımlarını hızlandırarak ekonomiyi canlandırma umudunu taşımakta. Trump’ın GSYH’nin yüzde 5’ini silahlanmaya ayırma şartını henüz yerine getiremese de, birçok AB ülkesi savunma bütçelerinde yüz milyarlarca avro artışa gitmekte. Bu durum, AB’nin askeri Keynesçiliğe yönelerek hem kendi sorunlarını aşma hem de Trump’a taviz verme çabası içinde olduğu izlenimini doğuruyor.
Trump’ın gümrük vergilerinin tüm ülkeleri kapsaması, AB’deki aşırı sağcı müttefiklerini zor durumda bırakırken, son Polonya ve Portekiz seçimleri, Avrupa’da Trumpçı partilerin yükselişine işaret ediyor. Neredeyse tüm ülkelerde aşırı sağ, yüzde 20’nin üzerinde oy oranlarıyla etkili bir konumda. Kapitalist küreselleşmenin yarattığı gelir ve servet eşitsizlikleri, sosyal devletin zayıflaması ve AB kurumlarının ulusal egemenliği zayıflatması gibi dinamikler, aşırı sağın yükselişine katkı sağlıyor. Sosyal demokrat partilerin neoliberalizme teslim olması ve radikal sol partilerin başarısızlıkları, aşırı sağın ekmeğine yağ sürmektedir.
Tüm bu tartışmalar, küresel rekabette ABD ve Çin’e ayak uyduramayan, 27 üyeli bir yapı içinde ortak karar almakta zorlanan ve yeşil dönüşüm stratejileriyle farklılık yaratmaya çalışan Avrupa kapitalizminin yapısal sorunlarını daha da derinleşt