Apandisit denilince akla gelen ilk şey iltihap olsa da, uzmanlar daha ciddi bir tehlike konusunda uyarıyor: apandisit kanseri.
Son dönemde yapılan bir araştırma, bu nadir ancak hızlı ilerleyen kanser türünün özellikle Y kuşağını, yani 1980’lerde doğmuş ve şu anda 30’lu ile 40’lı yaşları arasında bulunan bireyleri daha fazla etkilediğini ortaya koyuyor.
Gençlerde 4 kat daha fazla görülüyor
Annals of Internal Medicine dergisinde yayımlanan çalışmada, Vanderbilt Üniversitesi Tıp Merkezi araştırmacıları, Y kuşağının apandisit kanserine yakalanma riskinin ebeveynlerine kıyasla yaklaşık dört kat daha fazla olduğunu belirtiyor.
Bu artışın nedenleri henüz tam olarak anlaşılamamış olsa da, çevresel faktörler, modern yaşam tarzı, bozulmuş bağırsak florası ve beslenme alışkanlıklarının rol oynayabileceği düşünülüyor.
Apandisit kanseri nedir?
Frankfurt – Ingolstadt Hastanesi’ne göre, apandisit kanseri, kalın bağırsağın nadir görülen bir tümör türüdür. Alman Kanser Derneği, bu kanser türünün genellikle 50-70 yaş aralığındaki bireylerde görüldüğünü, ancak gençlerdeki artışın dikkat çekici olduğunu vurguluyor.
Kanser genellikle geç teşhis edildiği için, tanı anında hastalığın periton veya lenf düğümlerine yayılmış olabileceği ve metastaz yapmış olabileceği belirtiliyor.
Apandisit kanserinin belirtileri neler?
Hastalık nadir olduğu için çoğu zaman göz ardı ediliyor. Ancak uzmanlar, aşağıdaki belirtilere karşı dikkatli olunması gerektiğini ifade ediyor:
Sürekli ve belirsiz karın ağrısı (özellikle sağ alt karında)
Karında dolgunluk veya basınç hissi
Mide bulantısı, iştahsızlık, istemsiz kilo kaybı
Kabızlık veya ishal gibi bağırsak alışkanlıklarında değişiklik
Sürekli yorgunluk ve halsizlik hissi
Kimler risk altında?
Uzmanlar, genetik yatkınlığı olanlar, geçmişte bağırsak rahatsızlıkları yaşayanlar ve obeziteyle mücadele eden bireylerin daha yüksek risk grubunda olduğunu belirtiyor. Gençlerin bu semptomlara karşı daha dikkatli olmaları gerektiği özellikle vurgulanıyor.
Henüz neden bu kadar çok gencin etkilendiği kesin olarak bilinmese de, bilim dünyası bu eğilimin önümüzdeki yıllarda artabileceğinden endişe duymakta.