Türkiye, CHP’nin kurultay davasına odaklanmış durumda. Davadan “mutlak butlan” yani kurultayın geçersiz sayılması kararının çıkıp çıkmayacağı merak edilirken, Yargıtay Onursal Daire Başkanı Hamdi Yaver Aktan’dan dikkat çekici açıklamalar geldi. Aktan, davanın dayanağının zayıf olduğunu ifade ederek, “kayyum atanması için gerekli koşulların” bulunmadığını belirtti.
‘DAVA AÇMA EHLİYETLERİ YOK’
Aktan, davayla ilgili şu yorumlarda bulundu:
* CHP’nin seçimli kurultayında genel başkanlık seçimi yapılmış ve sonuçlandırılmıştır. Seçim hukuku açısından bakıldığında, sandık kurulu ve Yüksek Seçim Kurulu tarafından yasal süreç tamamlanmış, Sayın Özel genel başkanlık mazbatasını almıştır. Kişisel görüşüm, Parti Meclisi’ne aday olmayanların dava açma ehliyetlerinin bulunmadığı yönündedir. Zira, mutlak butlan iddiasında bulunanların öncelikle Parti Meclisi’ne aday olmaları gerekmektedir. Böyle bir durum söz konusu olmadığı için, kurultayla ilgili dava açma yetkilerinin bulunmadığı kanaatindeyim.
* Dava açanlardan birinin daha sonra yerel seçimde aday olduğu bilinmektedir. Geçersizliğini öne sürdüğü kurultayda genel merkezin ve genel başkanın belirli bir adaylık durumu söz konusu olduğunda, “siz beni aday yapamazsınız; çünkü geçersiz bir başkan ve Parti Meclisi’ne sahipsiniz” demesi gerekirdi. Bununla birlikte, Siyasi Partiler Yasası’nın 112. maddesi uyarınca bir dava açılmıştır. Bu davanın ceza davasının 112. maddesi gereğince açıldığı ve ardından görevsizlik kararı verildiği kamuoyuna yansımıştır.
* 112. madde, seçimle ilgili görevlileri kapsamaktadır. Ancak iddianamede sandık kuruluyla ilgili herhangi bir suçlamanın yapılmadığı dikkat çekmektedir. Etik açıdan yanlış olsa bile, oy kullananların cezai yaptırımlarla karşılaşmasının mümkün olmadığını düşünüyorum. 112. madde sandık kuruluyla ilgilidir. Dolayısıyla davanın temelsiz olduğunu söyleyebilirim.
‘MUTLAK BUTLAN KOŞULLARI BULUNMUYOR’
* Sandık kurulunun yasal olarak oluşturulduğu ve buna itiraz edilmediği bilinmektedir. Seçim hukuku, belirli sürelerle sıkı bir şekilde bağlıdır. Sandık kurulu yasal olarak oluşmuş ve oy kullananlar da CHP’nin delegeleridir. Diğer bir ifadeyle, sandık kuruluna, üyelik yapamayacak kişiler girmemiştir ve CHP delege olmayanlar oy kullanmamıştır. Bu iki durumun varlığı halinde ancak hukuk mahkemesinde mutlak butlan iddiasıyla dava açılabilirdi. Ancak mevcut durumda böyle bir durum söz konusu değildir.
‘ALGI OLUŞTURMA SÜRECİ’
* Ayrıca, hukuk mahkemesi tedbir taleplerini reddetmiştir. Şu anda devam eden hukuk mahkemesi, kişisel görüşümce ceza yargılamasını beklemek durumundadır. Her ne kadar hukuk mahkemeleri daha geniş bir yargılama yetkisine sahip olsa da, iki dava arasında karşılıklı olarak sıkı bir bağlantı olduğu görülmektedir.
* Kamuoyunda sürekli kayyum atanacağına dair bir tartışma ve algı oluşturma sürecinin devam ettiği gözlemlenmektedir. Siyasi Partiler Yasası’nda “Çağrı Heyeti” özel bir düzenleme olarak yer almaktadır. Bu nedenle, kayyum atanmasının koşullarının bulunmadığı anlaşılmaktadır.
‘MAHKUMİYET ÇIKMAZ’
* Daha önce belirttiğim gibi, mutlak butlan koşullarının yokluğu nedeniyle ceza davasının büyük ihtimalle mahkumiyetle sonuçlanmayacağı ve hukuk davasının da reddedilmesi gerektiğini düşünüyorum. Tüm bu değerlendirmelerime rağmen, hukuk davasında kurultayın geçersizliği gündeme gelirse ve bir karar alınırsa, tedbirin reddedilmiş olması durumunda CHP için en olumsuz senaryo Çağrı Heyeti’nin gündeme gelmesidir. Ancak Çağrı Heyeti’nin görevi oldukça sınırlıdır ve yalnızca kurultay yapmaktan ibarettir.
KURUCU PARTİ VURGUSU
* Yerindelik açısından değerlendirdiğimizde, dünyanın en köklü partilerinden biri olan CHP, tartışmasız bir kurucu partidir. Bu bağlamda, büyük siyasi çalkantılara ve Ortadoğu konjonktürüne dış politika açısından etki edeceği düşünülmelidir. Türk hukukunun doğru bir karar vereceğine inanıyorum. Kayyum müessesi, yalnızca olağanüstü durumların yaşandığı 12 Eylül sonrası döneminde bir yasayla ve bir kereye mahsus olarak uygulanmış bir durumdur.