1. Haberler
  2. SPOR
  3. Beşiktaş’ta Altyapı ve Rant Sistemi Çatışması

Beşiktaş’ta Altyapı ve Rant Sistemi Çatışması

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Beşiktaş, 1979 yılında ‘Özkaynak’ düzenini kurarak altyapıdan A takıma geçiş yapacak oyuncuları yetiştirmek için kapsamlı bir sistem oluşturdu. Bu sistemin başına getirilen Serpil Hamdi Tüzün ile birlikte, özelleşmiş bir yapı haline geldi.

Bu sistemin ilk meyvelerini veren Fuat, Ziya ve Fikret, A takıma adım attıklarında, aldıkları eğitim ve sergiledikleri performansla bu seviyenin oyuncuları olduklarını rahatlıkla kanıtladılar.

Sonrasında Rıza, Metin, Ali, Feyyaz ve Gökhan gibi isimler, Beşiktaş’ın işletme modelinin sunduğu değerler sayesinde takımın istikrarına ve sürdürülebilir başarısına önemli katkılarda bulundular. Kazanılan şampiyonluklar ve kupalar, tamamen rastlantısal değildi. Ancak, en son Nihat, Yasin, Aydın, Tunç ve İlhan ile birlikte bu süreç neredeyse durma noktasına geldi. Futbolun endüstrileşmesi ile son 25 yılda Beşiktaş’ta ‘rant’ anlayışının transferler üzerinden bir ticaret haline getirilmesi, ‘Özkaynak’ düzenini etkisiz hale getirdi. Her şeyin alınıp satılabilir olduğu bir pazar yaratılırken, kulüp içinden dışarıya yapılan servet transferleri sonucunda borçlar 16 milyar TL’ye ulaştı.

Bu durum, mutlu bir azınlık dışında herkesin kaybetmesine yol açtı. Fulya projesi ve Stadyum inşaatı, bu kaynak transferlerinin somutlaşmış haliydi. Beşiktaş’ın geleceği olan bu projeler, peşkeş çekilerek kulübün geleceğini ipotek altına aldı.

Yıldırım Demirören döneminde başlatılan transfer üzerinden ‘rant’ yapısı ve özellikle Mendes aracılığıyla gerçekleştirilen transferler, o dönemin 200 milyon avro zarar ile kapanmasına sebep oldu. Bu süreçte Serdal Adalı, futbol işlerinden sorumlu As Başkan olarak görev yapıyordu. Demirören, o dönemde “gerekirse altyapıyı kapatırım” diyerek niyetini açıkça ortaya koymuştu.

Fikret Orman, Ahmet Nur Çebi ve Hasan Arat dönemlerinde, bu sömürü sisteminin devamlılığına sadık kalındı. Kulüp borçlanırken başkanlar oldukça rahattı. Fikret Orman, Stadyum projesinin hesabını vermezken, Ahmet Nur Çebi Fulya projesinin temizliğini, kurduğu hakem heyeti sayesinde gerçekleştirdi. Hasan Arat ise efsane başkanın 9 ayda 6 milyar TL borç bıraktığını göz ardı etti.

∗∗∗

Tüm bu süreçler birbirini takip ederken, gelen başkanlar kendi öncekilerin hesaplarını temizleyip, kendi projelerini hayata geçirirken, kulübü itibarsızlaştırmayı da hedeflediler. Altyapıdan yetişen oyuncuların kim olduğuna dair endişe duymadılar, çünkü ticaretin cazibesi herkesi memnun ediyordu. Altyapı oyuncuları ile uğraşmak ve 30-40 bin avro için çaba sarf etmek, pek de akıl karı görünmüyordu.

Demir Ege Tıknaz, A takıma çıkmasına rağmen bu kurbanlardan biri oldu. O dönemki koşullar altında yeterli teknik beceriye sahip olmasına ve iyi bir pozisyon bilgisi almasına rağmen, oynatılmayarak rotasyon oyuncusu olarak değerlendirildi. Ancak, 6 numara pozisyonu için ideal bir formata sahipti.

Hasan Arat’ın prensi konumundaki Al Musrati’nin transferi ve PSG’den Ndour’un katılması, Demir Ege’nin onlardan daha iyi donanımlara sahip olmasıyla çelişkili bir duruma yol açtı. Al Musrati için harcanan 21 milyon avro, Demir Ege’nin gelecekteki gelişimini zorlaştıracak bir miktardı.

Bu şartlar altında, Hasan Arat ve Mendes’in Demir Ege’yi gözden uzak tutacak bir operasyon gerçekleştirmesi gerekti. Mendes, bu ihaleyi alırken koşulları belirledi ve Arat’ın Al Musrati’nin tartışılmaması yönündeki isteği, durumu daha da karmaşık hale getirdi.

Bu operasyon, her iki ismi de rahatlattı fakat Beşiktaş’ı zora soktu. Bu durumu, kulübün kurumsal kimliği ve tarihsel derinliği açısından değerlendirmek gerekiyor, çünkü içsel rahatsızlık kabul edilemezdi.

Şimdi Demir Ege, 5 milyon avro karşılığında Rio Ave’ye transfer olacak ve muhtemelen çok yüksek bir bonservis bedeli ile Benfica ya da Sporting Lizbon’a satılacak. Kulübü bu stratejilerle yöneten kişilerin Beşiktaş’a hizmet etmek için geldiklerine inanmak, saflıktan başka bir şey değildir.

Fahri ve Poyraz dururken, Arroyo ile Ricardo’ya toplamda neredeyse 15 milyon avro harcayan Serdal Adalı, Mendes ile aynı oyunun içinde yer alıyor. “Altyapı zarar ediyor” diyen bir kulüp başkanının niyeti çok önceden bellidir. Adalı’nın 27 milyon avro Sorloth yerine 60 milyon avro Osimhen’e yönelmesi, çıtayı yükseltip kaos yaratma amacını gün yüzüne çıkarıyor. Amaç, ticaret hacmini artıracak algı manipülasyonu sağlamaktır. Kendi evlatlarını yok sayarak, geleceğe dair büyük bir yalan söylemek, oldukça yanıltıcıdır.

Beşiktaş’ta Altyapı ve Rant Sistemi Çatışması
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Asistantr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin