Yugoslav basketbol geleneğinden beslenen Dusan Alimpijević, 30’larının başında olmasına rağmen Avrupa basketbolundaki etkisini sağlam bir şekilde hissettirmiştir. Oyunu yalnızca taktiksel anlamda değil, oyuncuların zihinlerinde de yeniden yorumlayan Alimpijević, hızlı tempoya dayanan ve çok yönlü rollerle şekillenen bir oyun anlayışıyla dikkat çekiyor. Bu basketbol vizyonu, Beşiktaş’ta somut bir hale geldi. Göreve başladığı andan itibaren, takımı sadece sonuç odaklı bir yapıdan, sahada kimliğe sahip bir takıma dönüştürme çabası içerisine girdi. İlk sezonunda sahip olduğu kadro, yıldızlarla dolu değildi; fakat Alimpijević’in en büyük yeteneği burada kendini gösterdi: Oyunculara rol değil, sorumluluk verme anlayışıyla takımı, hücumda özgürlük ve savunmada disiplin dengesine oturtmayı başardı.
ALAN PAYLAŞIMI-TEMPO
Beşiktaş’ta kurduğu sistemin temelinde, tempo ve alan paylaşımı yatıyordu. Hızlı paslarla, 7-8 saniye içinde şut tehdidi oluşturan bir yapı oluşturdu. Geçiş hücumları artık takımın bir refleksi haline geldi. Hem Dustin Sleva gibi çok yönlü dört numaralar, hem de Jonah Mathews gibi skorer guardların sisteme entegrasyonu, Alimpijević’in basketbol zekasının ne kadar esnek ve yönetilebilir olduğunu gözler önüne serdi.
Savunma tarafında ise temaslı, agresif ve değişmeli bir yapı oluşturdu. Beşiktaş’ın sezon içindeki büyük maçlarda sergilediği set savunması ve rakip topa yaptığı baskı, karşılaşmalarda zorluk çıkardı. Yerli oyuncular üzerindeki etkisi de oldukça dikkat çekiciydi. Berk Uğur’un kariyer sezonunu geçirmesi ve kaptan Yiğit Arslan’ın play-off’un kritik anlarında gösterdiği performans, siyah-beyazlıların başarısında önemli bir rol oynadı.
TAKIM KİMLİĞİ
Alimpijević’in getirdiği başka bir yenilik ise takım kimliğiydi. Beşiktaş, artık “ne oynadığını bilen” bir yapı haline geldi. Üç sayı çizgisinin gerisinden tehdit oluşturabilen, aynı zamanda potaya agresif bir şekilde gidebilen bir sistem geliştirdi. Maçın temposunu kontrol altında tutmaya çalışan ve bu anlayışı sadece yıldız oyunculara değil, takımın tamamına yayabilen bir yapı ortaya koydu. Bu yaklaşım, Beşiktaş’a sadece ligde başarı değil, taraftarla yeniden kurulan bir bağ da kazandırdı. Tribünler, kazanılsa da kaybedilse de takımın nasıl bir basketbol oynadığını görebiliyor ve her durumda tribünler dolup taşıyor. Bu durum, Alimpijević’in belki de en büyük başarısı: Sadece maç kazanmak değil, bir kültür oluşturmak. Kariyerine Euroleague seviyesinde başlayan ve ardından Bursaspor’da dikkat çeken Alimpijević için Beşiktaş, bir sonraki sıçrama tahtası olabilir. Ancak şimdiden ortaya koyduğu işler, Beşiktaş’ta yalnızca sezonluk değil, uzun vadeli bir dönüşüm sürecinin temellerini attığını gösteriyor.