AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Biz; AK Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ve DEM Partisi üçlü olarak bu yola beraber yürümeye kararı verdik. Derdimiz var. Dertliyiz. Derdimiz olduğuna göre el ele verdiğimize göre biz bu engelleri aşacağız” şeklindeki sözleri, geniş yankılar uyandırmaya devam ediyor.
Bu bağlamda Türkiye Komünist Hareketi (TKH), Erdoğan’ın ifadelerine ve yeni sürece dair bir açıklama yayımladı. Açıklamada, “Devlet Bahçeli’nin, ‘Silahları bırakın, Öcalan Meclis’te konuşma yapsın’ sözleriyle başlayan yeni sürecin, PKK tarafından ilan edilen fesih kararı sonrası silahların bırakılmasını sembolize eden bir törenle yeni bir aşamaya geçtiği iddia edilmektedir. AKP-MHP iktidarı ve onu temsil eden medya tarafından ‘sembolik silah bırakma’ durumu büyük bir propagandaya dönüştürülmüştür.” ifadelerine yer verildi.
Açıklamada, sürecin arka planında hangi hedeflerin ve niyetlerin bulunduğuna dair kamuoyuna yeterli bilgi verilmediği vurgulandı. Algı yönetimiyle yürütülen bu sürecin, iktidar tarafından tüm boyutlarıyla açıklanmaması bazı soru işaretlerini gündeme getirmektedir.
Yürütülen sürecin, gizli anlaşmaların politik alanda adım adım hayata geçirilmesi olduğu belirtildi. “Silahların yakılması” gibi törenlerin yapay bir durumu temsil ettiği ifade edildi.
Açıklamada, bu adımların emperyalizmin Ortadoğu’daki yeni politikalarıyla bağlantılı olduğu ve İsrail’in Gazze’deki saldırıları, Suriye’deki cihatçıların iktidara getirilmesi gibi olaylarla ilişkilendirildiği ifade edildi. Emperyalizmin bölgedeki etkinliğini artırırken, Türkiye’nin de bu savaş politikalarına dahil olduğu kaydedildi.
MHP lideri Bahçeli’nin aktif rolü yanında, AKP lideri Erdoğan’ın yeni sürecin öznesi olduğunu, AKP-MHP-DEM Partisi arasında yeni bir ittifak kurulduğunu belirttiği ifade edildi. Sembolik bir törenle gerçekleştirilen silah bırakma sonrası Erdoğan’ın yaptığı konuşma, siyasal İslamcılığın, faşist hareketin ve Kürt siyasi hareketinin birleştiği yeni bir tablo oluşturdu.
Kürt sorununda sorumluların başında MHP ve AKP’nin geldiği vurgulandı. Kürt sorununa dair geçmişte yaşanan acı olayların sorumlularının bugün kendilerini aklamaya çalışmasının dikkat çekici olduğu belirtildi.
Erdoğan’ın Türk-Kürt-Arap ittifakı vurgusunun, ABD büyükelçisinin açıklamalarıyla örtüştüğü ifade edildi. Planların yapıldığı ve rollerin dağıtıldığı belirtilirken, “Yeni-Osmanlıcılık” eğilimlerinin arkasındaki gerçek hedeflerin gizlendiği kaydedildi.
Ayrıca, “Çanakkale Savaşı’nda birlikte savaştık” söyleminin tarihi yanlışlarla dolu ve emperyalizme karşı verildiği gerçeğiyle çeliştiği ifade edildi. Erdoğan’ın Türk-Kürt-Arap “birlikteliğine” vurgu yapmasının, mevcut durumu meşrulaştırma çabası olduğu belirtildi.
Emperyalist ABD’den Ortadoğu’da barış beklentisinin yanı sıra, gerici AKP ve faşist MHP’den demokrasi beklentisinin de gerçekçi olmadığı ifade edildi. AKP, MHP ve DEM Partisi’nin oluşturduğu ittifakın, demokratikleşme veya barış getirmeyeceği, sadece mevcut gerici-faşist iktidarın sürekliliğine hizmet edeceği vurgulandı.
ABD emperyalizminin belirlediği kurallar çerçevesinde, Türkiye’de yeni gerici rejimin yerleşmesi için yürütülen süreçte yapılacak pazarlıkların ilerleyen dönemlerde açığa çıkacağı belirtildi.
Mafya ve tarikatların etkili olduğu, ilerici birikimlerin tasfiye edilmekte olduğu bir ortamda barış, kardeşlik veya bağımsızlık beklentisinin anlamsız olduğu kaydedildi. Türkiye’nin mevcut istibdat rejiminden demokratik ve özgür bir yapı beklemenin mantıksız olduğu vurgulandı.
Emperyalizme, gericiliğe, faşizme ve sermayeye karşı mesafenin net olduğu ifade edildi. AKP ve MHP ile mesafe koymayan Kürt siyaseti ile Türkiye solu arasındaki mesafenin açıldığı belirtilerek, bu durumun herkes tarafından görüldüğü belirtildi.
Parti, Ortadoğu’da halkların kardeşliğinin ancak emperyalizme karşı ortak bir mücadeleyle sağlanabileceğini vurguladı. Emperyalizmin Ortadoğu’yu parçalamaya yönelik politikalarına karşı anti-emperyalist mücadelenin önemine değinildi.
Emekçilerin kurtuluşunun, emperyalizme, sermayeye, gericiliğe ve faşizme karşı verilecek ortak mücadele ile mümkün olacağı ifade edildi.
Barışın ve kardeşliğin yolunun “ABD’siz, patronsuz, tarikatsız, mafyasız bir Türkiye”den geçtiği dile getirildi.
Son olarak, Türkiye Komünist Hareketi, emekçileri emperyalizme, gericiliğe, sermaye diktatörlüğüne ve istibdat rejimine karşı sosyalist cumhuriyet için ortak mücadeleyi yükseltmeye çağırdı.